Skip Navigation Links

ŞORT PANTOLON VE YAKASI AÇIK GÖMLEK

Ben 50’liliyim.Fistan giyip gezdirildiğimi anımsarım.1909’lu Annem de rahmetli çarşaflıydı. Yani resmen kara çarşaf.

Gazete Köşesi   A+a-

Peçesi de var. 60’larda, her ailede mutlaka çarşaflı bir iki büyük hanım bulunurdu. 70’lere geldiğimizde, değişen şartlara uyan annem, çarşafı attı. Manto giydi. Yazın mutlaka denize girerdi. Ha, bunun ayıp olup olmadığını da kendine dert etmedi. Aynasını, tarağını ve saçından kınasını hiç eksik etmezdi.

Ben de anneme çekmişim. Fistanı çıkardılar. O zamanlar 5-6 yaşlarındaydım. Şort pantolon giydirdiler. Yani ben de modaya uydum. Zaten ortaokula da ilk, kısa pantolonla gitmiştim. Ne olacak! Eylül ayındayız zaten. Havalar sıcak. Yaz döneminde de herkes şortlu.. Turistik bir kente atanmıştım. Yeni kurulan bir semte verdiler. Semt kütüphanesi de oradaydı. Mesai dışında şort giyer, öyle çarşıya çıkardım.

     DENETLENİYORUM

    Mahallede kısa sürede dostluklar kurduk. Kütüphane de yeni olunca, müthiş bir talep oluştu. Komşulardan, her şeyi merak eden Turgut, bir gün kütüphaneye geldi. Hoş geldin diyeceğim. De adam, yere eğilip ileri bakıyor. Bir şeyler arar gibi! —Turgut Bey, hayırdır! Bir şey mi düşürdünüz?.. Cevap vermedi. Masamın yanına geldi. Eğildi baktı. Yandan da tabi! Minel garaip!..-Kalk hele Fevzi Bey biraz..-Kalktım buyurun..Beni süzdü! Başını salladı.Oturdu..Yaratılışımızda hoş görü var. —YaTurgut Bey; ne aradığını söyler misin Lütfen? -Valla Feyzi Bey, açıkçası senin ,işe de kısa pantolonla gelip gelmediğini merak ettiydim!!!

    YENİ BİR KENTTEYİM

    Kaymakamımız otoriter olmayı, ya da öyle görünmeyi isteyen biriydi. Kütüphane, cumartesi günleri açıktır. İki günlük hafta tatilini de Pazar ve Pazartesiye kaydırdık. İşimize de yarardı. Hafta içinde yapamadığımız resmi işleri,pazartesi hallederdik. Kentin tek işlek caddesinde yürüyordum. Karşıdan Kaymakamı gördüm. Yana çekildim. Gözüne bakıp selamlayacağım. Durdu, —Bana baksana sen! —Buyurun kaymakam bey.-Senin ne işin var bu saatte dışarıda? —Efendim, malumu âliniz Cumartesileri çalışıyoruz ya. Onun yerine Pazartesi tatil yapıyoruz..-Bakanlık emriyle benim OLUR’UM var mı? -İlk geldiğimde ben takdim etmiştim.-Yarın bir üst yazıyla bana gel!..Haa, bir de gömlek yakan çok açılmış.Boğaza kadar kapat! —Emirleriniz olur beyefendi.

    TATİL KÖYÜNDEKİ KÜTÜPHANEDE

    Kültür ve turizm Bakanlıklarının bir elde toplandığı yıllardayız. Bakanlık, okuma alışkanlığını kazandırmak için, tatil köylerinde de kütüphane açmayı kararlaştırmıştı. En yakın bizimki olduğundan, bir obada kütüphane hizmeti vermeye başladık. Müdür olarak da ilk ben gittim.

    ÜSTÜNÜ GİY

    Kısa zamanda okuyucu sayımız arttı.Her yaştan okuyucumuz vardı.Kıyafet olarak da, gayet tabi şort giyecektim..Aaaaa! Aaaa! Şuna bak! Şort mu giydin Fevzi Bey? Sen galiba uçmuşsun! Hah hah haaaa! —Yine kaymakamımız arz-endam ettiler. —Fevzi Bey kolay gelsin. -Sağ olun kaymakam bey.Hoş geldiniz..Bir taraftan da el alışkanlığı.Üstüm çıplak.Elim yakama gitti.Düğme arıyorum! Tokalaştık..-Durumlar nasıl? -Çok iyi efendim..Tabi bu ara bikinisiyle kitap almaya gelenler var.Kaymakam, -Fevzi, sen hep böyle misin?!..Anlamadım. -Özür dilerim efendim.Anlayamadım.-Yani hep böyle şortlu musun?! —Efendim, zat-ı âlilerinin de bildikleri gibi, burası tatil köyü. Hava da sıcak. Herkes gibi ben de şortluyum.-Olmaaaz. Çünkü sen devlet memurusun. Hemen içeri gir. Uzun bir şey giy.-Kaymakam Bey, hep şort var. Bir de tişört. -Olmaz.Olamaz.Bir daha seni böyle görmeyeceğim!.Açıkçası hep şortlu kaldım.

    SEVK KÂĞIDI ALIYORUM

     O yıllarda memurlar, kent dışına çıktıklarında hastalanırlarsa(Aile bireyleri dahil),öyle sallapati hastaneye gidemezlerdi..Önce mülki amire bir dilekçe yazılacak.Sorun anlatılacak.Ki bunu daha çok Yazı İşleri Müdürleri havale ederlerdi.İlgili kuruma.Kurum amiri yerlerindeyse! Ve de acil toplantıları yoksa, önce dilekçeyi bir okur.Evirir çevirir.Hastalığınız hakkında etraflıca bir brifing alır! Oooondan sonra lütfedip imzalarlar.

    Faraza ve Allah muhafaza, beyefendi yerlerinde yoklar. Bekleyecektiniz. Bakın işte. Çenem düştü galiba. Neyse konuya dönelim.Kaymakamlığa gidip dilekçemi vereceğim.Yine şort pantolon var üzerimde.Yazı işleri müdürü, -Ya ben seni balıkçılardan biri sandım.Bu ne hal yaaa!? Cevherini çıkardılardı ağızlarından.

    HASTANEDE

    Sıraya girdik, Doktoru bekliyoruz. Sanırım film istendi. Eski Devlet Hastanesini bilirsiniz. Kayıtan geçirdim. Kapıda, adımızın çağrılmasını bekliyoruz. Hizmetlilerden birisi -Hooo ho! - U riği(Ur vücudunu kaplasın) demek var da işte onu tamamlamak biraz zor.Terbiye meselesi!..Kulak asmadım..aynı ses.Heeey sana söylüyorum.Sağır mısın?.Döndüm.Elinde faraşıyla bir temizlikçi arkadaş.Gülerek,ama alaylı.-Bana baksana sen! —Baktım.-Sen böyle giyinmeye utanmıyor musun? —Niye? —Burası hastane.-Olsun.-Hayır bu şekilde giyinemezsin.-Ulan çekil git başımdan. Zaten sinirliyim. Belanı benden bulma. Adam taşa değil, kayaya çarptığını anlamış ki, kuyruğunu sıkıştıra sıkıştıra kayboldu!

    EVİN ÖNÜNDE KALDIRIMDA

    Yıl 1990. 142.sokakta kiradayız. Tek katlı müstakil, Antakya usul bir ev. Gayet geniş bir de verandası var.İş dönüşü sokakla birlikte sular, oturur çay içerdik..Muhtemeldir ki, evinde de hakim-i mutlak olan bir zatın, omzuma dokunduğunu gördüm. Yan sokakta oturan bir bey.-Sen utanmıyor musun böyle oturmaya!? Demez mi!!! Cevap versem suçlu ben olacağım.Sustum.Belayı def etmenin bir yolu da bu.

    KENDİ EVİMİZDE

   2004’te şimdi oturduğumuz eve taşındık. Dünya yeni bir asırla tanışmış.Herkes kendi giyiminde.Karışan eden yok..Yok mu dedim! Neğuzu billeh! Tövbeler tövbesi!..Karşımızda dışarılıklı bir aile var.Kalabalıklar da. Kapalılar. İnsanlara, uzaylı gibi bakalardı. Hava da sıcak. Markete fırına şortla gidiyorum. Andığım ailenin iki çocuğu, kapının önünde oturmuş, kendi dünyalarındalar. Birden beni gördüler. Birbirlerinin içine girercesine kikirdemeye başladılar. Bana bakıyorlar. Yüzleri pancar gibi. Fısır fısır konuşmalarından anlıyorum ki, konu, benim kısa pantolonum!!!! Daha sonra babalarını, mavi desenli şortla görecektim!!!

    VEEE GELDİK LEYDİ GAGA’NIN KONSERİNE

    Konsere gitmedim.Benim janrım değil.Ama gidenlere saygı duyarım.Ben, Sinatraların, Tom Joneslerin, Elvis Presleylerin dönemindenim..Neyse konu ben değilim.Gaga’ya dönelim..Hanımefendinin giyim tarzı, şovunun bir parçasıdır..Konser bitiminde çıkanların gözüne, “......edep ya hu”! yazılı afişler ilişmiş! Hep okuduk zaten..Galiba ahlak bekçileri bu dünyadan hiç eksilmeyecek gibi!!!!!

 


Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet