Skip Navigation Links

TASARRUF ETMENİN DAYANILMAZ CAZİBESİ TASARRUF=PARA

Ben yaştakiler tutumluluk döneminden gelmedir

Gazete Köşesi   A+a-

 

    Yani çokrak şişesinden tutun, bira, rakı ve türlü sıvı malzemenin cam ve naylon kaplarını, evin bir köşesinde saklar, çoğalınca da geçen eskiciye satardık. Elimize geçen parayla da, evin bir ihtiyacı karşılanırdı. Paket iplerini bilirsiniz. Onları top haline getirir, gereğinde kullanırdık. Ekmeğin bayatlaması no problemdi. Sabahları, üzerine Sana yağı sürer çayla yerdik.

    Geldik seksenlere. Biz 50’likler tutumluluğa devam ettik. Bizden sonraki kuşak, ne yazık ki “Kullan at” çı oldu! Ama zaten piyasa da halkı bu yola itmedi mi! Şimdi hangi eskici, kullanılmış gazete alıyor Allah aşkına! Evdeki içki şişeleri para etmiyor artık. Meşrubatçılar, artık pet şişe kullanıyor. Mesela ben, hışır ya da mhaşhaş dediğimiz kake severim. Fırnlarda, ipe dizili 20’li bağ olarak satılır. O ipleri saklamak isterim. Mümkün mü mirim! —Fevziciğim, ne bunlar? Kuru kalabalık.Yer de yok.Neden toplarsın ki!.. Diyen hanımın emir ve talimatları gereğince çöpe atılır..Eşime sesleniyorum buradan. —Gülseren Hanım, bu bir şikâyet değil ha! Sen de haklısın! Ev zaten küçük.

    Kumbara vardı hatırlarsınız. Bankadan alamayanlar, mesela ben, Gürsel’deki fahuradan (Kil testi, saksı ve kumbaraların pişirildiği fırın.) toprak kumbara alır, biriktirebildiğimiz paraları içine atardık.

     Okul eşyalarında nasıldık! Vallahi orada da tasarrufa riayet ederdik. Geçen yıldan kalan kitapları, varsa bizden sonrakilere verirdik. Bizden öncekilerden de kalan kitapları alır, gazeteyle kaplardık. Kalemleri kısalınca atmazdık. Özel olarak hazırlanmış ve şimdiki tükenmez kalemlerin kapaklarına benzer ahşap uzatmalara takardık. Bir hafta on gün daha kullanırdık. Kalem açacak kullanmazdık. Bazısı kalemleri kırar, kullanım ömrünü kısaltırdı..Sarı karalama defterleri vardı. Çok ortalı. İki yıl kullanırdık. Hatta bazı harita metod defterlerini, mesela bir tarafını fiziğe öte yanını da kimyaya kullanırdık.

    Gelelim giysilere. Pörsüyen, tiftiklenen gömlek yakaları tersyüz edilirdi. Haberiniz yok galiba. Çorabın tabanı mı delindi. Şimdikiler -Amaaaaan ya, at gitsin. Yenisini giy derler..Biz, eski çorapların tabanını çıkarır, delinen çoraba monte ederdik. Kolu yenmiş ceket ve kazakları da, değişik ama uygun renkteki kumaş ya da deriyle yamar, yeni bir görünüm kazandırırdık. Ayakkabılarımı ben, her gün boyar cilalardım. Düşünün, 1962’de bir ayakkabıyı 50 krş.a boyatırdık. Bir kutu Nuri Leflef marka boya 50 bilemedin 60 kuruştu.

    Su konusuna gelelim. Bizim evlerde, banyo da yoktu tesisat da. 11 yaşıma kadar mahalle çeşmesinden su taşırdık. Yıkanacak mıydık? Güneş enerjisinin esamisi bilinmezken, biz, bir kazan suyu güneşe koyar, ısınınca da yıkanırdık. Anlaşıldı mı efendim! Bahçe ve çiçek sulaması nasıl mı olurdu? Boşalan tenekelere, ucunda süzgeç olan bir aparat monte eder, suyun yerinde ve kararında kullanılmasını sağlardık. Öyle, suyu şaaarrr diye bolcadan ve gereksiz yere harcama lüksümüz yoktu. Olamazdı da. Neden? Faturaya yansıyacağını, memleket su kaynaklarının ekonomik kullanılması gerektiğine inandırılmıştık. Hem okulda hem de evdeeeee!

    Bazen köye, yakın akrabalara giderdik. Kahvaltıdan önceyse ziyaretimiz, bize özel, üzerinde tereyağı olan çökelek ve süt hazırlanırdı. Kendilerine kalsa, akşamdan kalan yemekleri yiyecekler. Akrabadan, rahmetli Lemğa, köyden gelince, -Favze, Allah ihallik, het hel nıs varka, ruh cıble mılfırn sammune. Derdi. Çevirirsek; -Fevzi şu 50 kuruşu al, fırından bir somun getir anlamında. Yokluktan değil. Her gün akşamdan kalan yemeği yemekten ve sac ekmeğinden bıkmıştı rahmetli. Tabi ne kepeğin faydasından ne de, çaydaki etken madde teinden haberdardık. O da biz de. Oysa beslenmenin en doğalı onlarınkiydi! Ablam, 1962’de gelin gitti. Ziyarete geldiğinde -Anneciğim, kaynanamlar kahvaltı etmiyor, yemek yiyor diye sitem etmişti. Tabi biz de çaysız kahvaltı edemiyorduk. Modern olmuştuk!

     Bakın işte, sudan nerelere geldik. Çenem de tutulmaz ki!

    Tasarruf konusu gerçekten çok önemli. Bakın insan ömrü uzuyor. Dolayısıyla giderler de! Piyasada, üreticilerin de pompalamasıyla, müthiş bir alışveriş hareketliliği var. Bakmayın, işler kesat masallarına. Olmasaydı, çarşıda adam başı tüketim yerleri açılmazdı. Şimdiiii, kocaman bir hatırlatma. KİMSENİN KAZANCINDA PARASINDA DEĞİLİİİİM. AMA BİRADER, LÜTFEN, LÜTFEN YA, BİR GİYDİĞİNİ ATMA! YİYEMEDİĞİNİ ÇÖPE ATMA! VALLAHİ ÇÖP TANKLARI YENEBİLECEK ARTIKLARLA DOLU. İNANMAYAN, SABAHLARI ŞÖYLE BİR DOLAŞSIN.

     Konuyu bağlamak zamanı geldi. Türkçede, “İşten artmaz, dişten artar” Arapçada da “Lkırş mın vara dırs” derler. İkisi aynı kapıya çıkar. Gereğince ve kararınca tüketin. Peygamber efendimiz, Hz.Muhammed A.S. bir hadisinde “ Yiyin için ama israf etmeyin.”Demiyor muydu?! Yine, Fırat kenarında bile olsanız, abdest alırken suyu israf etmeyin, anlamında nasihat etmemiş miydi! Son bir hatırlatma. 30 rakamını unutmayalım. Yenilen yemeğin beyinde bıraktığı hazzın süresi 30 saniye. Hazmı 30 dakika. AMA VÜCUTTA, ÖZELLİKLE GÖBEK VE KALÇADA KALMA SÜRESİ 30 YIIIILLL. ÖRNEK BEN. ŞİMDİ 82 KİLOYUM. AMA 40 YIL 100 KİLODAN AŞAĞI DÜŞEMEDİM. NOKTA.

 

 


Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet