Skip Navigation Links

SAHİ, BİZ ÖNCEDEN FARKLI MIYDIK!?

Galiba ben cahilim. Estağfurullah falan demeyin. Vallahi de billahi de cahilim.

Gazete Köşesi   A+a-

 

    Daha doğrusu cahildim! Bu yaşa geldim. Doğup büyüdüğüm şirin İskenderun’un kozmopolit yapısı içinde, komşularımın ve arkadaşlarımın kim olduğunu SORGULAMAK, AKLIMIN UCUNA BİLE GELMEDİ. HALEN DE GELMİYOR.

      Bizler Kurtuluş Mahallesinde otururduk. Şimdiki Karaçaylı marketin bitişiğindeki apartmanın yerinde, eski, beşikörtülü evde. Karşımızda Abbut amcayla eşi Meryena teyze vardı. Onların yanındaki evde de, yıllarca, mahallenin bakkallığını yapan merhum Nuriddin amca. Abbut amcanın oğlu Corc ağabey, yıllarca İskenderun’a terzi olarak hizmet etti. Sola 34.sokağa dönün. Namık Kemal’e kadar, sağlı sollu, hepsi birbirinden değerli komşularımız vardı. Bizim için önce insandılar. Halen de öyleler. Kimilerinin oğlu kızı, sınıf arkadaşımdı. Abbut’la kız kardeşi Mari gibi. Arkamızda Hanni teyze, kızı Helen ablayla otururdu. Rahmetli annemle komşulukları hala konuşulur. Namık Kemal’in sol köşesindeki evde, gaz ocaklarımızı yıllarca onaran komşumuzu rahmetle anarım. Kız kardeşi Helen, eşi Mihail, yıllarca ailece görüştük.

    Diyeceğim şu; Mahallem olduğu için biliyorum. Orası, bizim farkında olamadığımız, aslında olsak da bizi ilgilendirmeyen FARKLILIKLARLA DOLU BİR MAHALLEYDİ.İçli dışlı bir yaşantımız vardı desem, inanır mısınız?! İğnecimiz, terzimiz, dara giren başımızı vurduğumuz komşularımızdı. Ve inanın, onların etnik kimliklerini sorgulamak aklımıza gelmezdi. Niye gelsin ki! Bakıyorum, onlar da insan-ı kâmil. Biz de. Biz ne yersek onlar da aynısını yiyor. Kültür mü dediniz! Aşk olsun size. Bizim onlardan öğrendiğimiz çok şey vardı. Mesela onların, her Pazar kiliseye gitmelerini, giderken gayet şık ve bakımlı hallerini gıptayla izlerdik. Haaaa, hem de KOCAMAN BİR HA! BAKINIZ, ONLARIN KİLİSEDE, NE YAPTIKLARINI HİÇ, AMA HİÇ DE SORGULAMAZDIK. KENDİ İÇİMİZDE BİLE!!!!!

     Şimdi rahmetle andığım bu komşularımızdan, Abdo amcayla Meryena teyzenin didişmelerini hep tatlı bir anı olarak yâd ederiz. Temsil, kiliseden ya da komşu oturmasından mı dönüyorlar..Meryena teyze direktifi verirdi. —Abbut ya Abbut. —Neğaam .(Efendim) -Ruh kıddame.(Benden önce eve git.) U ayyın teşuf bıl beyt fi ahhed.(Bak bakalım, evde kimse var mı?) ..Abbut amca, her yaşlının baş belası prostattan muzdariptir. Eşinin belki beş metre önündedir mutlaka. Tamam der. Meryena teyze kapıdadır. -Abbut fi ahhed?.(Kimse var mı?) —Le. (Yok)..Teyze , bakacağı yerleri tek tek söylerdi. —Teht tıt taht.(Karyolanın altı) Half ıl beb.(Kapının ardı.) Lhırstene (Elbise dolabı), lhoş(Avlu)- Ğıyyent mefi ahhed.(Baktım, Kimse yok.) Vıl keppine? (Tuvalet?) -Vlik hellek kın honik.(Kız şimdi oradaydım)..Her taraf temizdir. Meryena teyze, gönül rahatlığıyla evine girer.

    Namık Kemal okulunun 34.sokaktaki kapısından sağa dönün. Orada da Saba ve Yusuf abiler otururdu. Rahmetli anneleri, mektuplarını hep bana yazdırırdı..Tek emeli Kudüs’e gidip hacı olmaktı. Aradan zaman geçti. İletişim de koptu. Umarım hacı olmuştur.

    İlkokulu Namık Kemal’de okudum. Öğretmenimiz Bedri Bey’di. Halen sağ maşallah. Sınıfımızda Teodor, Selim ve kardeşi vardı. Hepsiyle arkadaştık. Lisede de, Remon, Vasil ve Anjel adlı arkadaşlarımızla altı yıl okuduk. Remon’un akıcı Fransızcası, kütüphanenin karşısındaki kilisenin, bir harf Türkçe bilmeyen Padri’siyle anlaşmamızı sağlardı. Beş Temmuz caddesinde benzinlikleri vardı.

    Yaz aylarında, eniştemlerin humus ve paçacı dükkânında çalışırdım. Bir Dimitri abimiz vardı. Belediyede, silindir operatörüydü. Ailece görüşürdük. 1963 ya da 64’te, ne yazık ki bir hatalı kararla Yunanistan’a zorunlu göç ettirilenler arasındaydılar..Koca koca adamlar, bu yurdun kültürüyle yoğrulmuş, bizden olan insanlar. Önce işlerinden oldular.Sonra yurtlarından!!! Dimitri ağabey işten çıkarılınca, üzüntüyle -Sigara paramı bile babam, yastığın altına koyuyor derken ağlamalıklı olurdu!

    Noktayı koyacağım. Amma anılar izin vermiyor ki! Rahmetli annem anlatırdı. Yenişehir’e gelin gelmişti.( Zaten, 30’lu yıllarda Yenişehir bir, Çay mahallesi iki. Başka yerleşim alanı yoktu. Dumlupınar deseniz, ehh.) O yıllar ve daha sonraki zamanlarda, komşuları ya Rum ya da Ermeni’ydi. Yahudi dostlarımız da vardı. Der ve hasretle, o günlerin güzelliğini anlatır ağlardı. Şimdi hepsi, AYNI GÖK KUBBENİN ALTINDA, AYNI MEZARLIKTA DA KOMŞULAR. TOPLANDIKLARI AHİRET AYNI. SORGUCULAR AYNI. RAB AYNI.

    HAAA, İNANIŞ FARKLI, KÜLTÜR DESENİZ, O DA ÖYLE..ÖYLE OLMASAYDI, BU DÜNYANIN ZENGİNLİĞİ NEREDEN GELECEKTİ A MUHTEREMLER! KÖK AYNI. ALLAH, İNSANLARI DEĞİŞİK RENK VE DİLDE YARATMAMIŞ OLSAYDI, KÜLTÜREL ALIŞVERİŞİN HARİKA SONUIÇLARINI NASIL HİSSEDERDİK! BAKINIZ, BEN VE SANIRIM HERKES, YAŞADIĞI KENTTEKİ FARKLI LEZZET VE MANZARALARIN KÖKENİNİ HİİİÇ AMA HİÇ BİR ZAMAN ARAŞTIRMAYIZ. GEREK GÖRMEYİZ. KİMSENİN MENSUBİYETİ KİMSEYİ ENTRESE ETMEEEEZ! BAYRAMDAN YENİ ÇIKTIK.ALLAH İÇİN, YAPILAN KAKELERDEN, KARŞI MAHALLEDEKİ ANTUVANET TEYZELERE, ELİA AMCALARA GÖTÜRENİMİZ VAR MI?! AMA ONLAR HER PASKALYADA, HER NOEL’DE VE BAYRAMDA, EVDE YAPTIKLARI NEFİS ÇÖREK VE BOYALI YUMURTALARDAN MUTLAKA BİZE GETİRMİŞLERDİR.

    Bakın, yazı boyunca dil ve din adı belirtmemeye çalıştım. Anneme gelinceye kadar.(Son paragrafta.) Çünkü evet çünkü bizim kültürümüzde, etnik sorgulama yoktur. Olamaz da! Adı bize göre değişik olabilir. Ama lezzetli. MEFHUUUM, IFTEHEMT, AR YOU AND IRSTENT, VOUZ AVEC COMPRİ??????? HOŞÇA KALIN, SEVGİYLE KALIN, HATIRKON, BY.

 


Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet