Kısa ve uzun vadede şehirlerin gelişimine yön verebilmek için geçmişin sorgulanması, can sıkıcı olayların sebep-sonuç ilişkisi ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Acı tecrübeler asla göz ardı edilmemeli ve bundan sonraki olası kötü olayların tedbirleri muhakkak alınmalıdır.
Tüm bunları neden söylediğimi birkaç kötü hatıratı gündeme getirerek hafızalardaki yerini tazelemek isterim. Zira özellikle pandemi dönemine girdiğimizden beri gerek sağlık sorunları gerekse ekonomik çalkantılarla aklımız yeterince karışık, canımız oldukça sıkkın ve kaygılarımız oldukça derindir.
2020 yılı Nisan ayı, İskenderun E91 karayolu Doğan Petrol kavşağında freni patlayan kamyon onlarca aracı önüne katarak birçok can kaybına neden oldu. Doğan Petrol kavşağında sadece 2020 yılındaki bu kazamı oldu peki, elbette hayır. 2019 yılı Ağustos ayında yine aynı noktada freni patlayan yolcu otobüsü kazası, önceki yıllarda freni patlayan yolcu minibüsü ve daha niceleri. 1994 yılından bu yana aynı noktada gerçekleşen onlarca kaza, yaklaşık 100 insanımızı sevdiklerinden aldı, yüzlerce insanımızın manevi ya da maddi olarak yaralanmasına neden oldu. Biz Hataylılar ve İskenderunlular olarak her kaza sonrası o kavşakta transit geçişin olması gerektiğini, o noktaya ulaşmadan kaçış rampası yapılması gerektiğini konuştuk. Şimdi… Unuttuk.
24 Ocak 2020 tarihinde aynı Hatay gibi Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde yer alan Elazığ ilinde 6,8 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. Biz de Hatay’ da bu depremi büyük panik ve kaygı ile yaşadık. Peki bizi kaygılandıran ve panikle evlerimizden dışarı çıkma hissiyatına sevk eden sebep neydi? İskenderun ve Antakya özelinde tüm Hatay’ daki yapı stoğunun test edilmesi gerektiği gerçeğiydi elbette. Zeminde sıvılaşma riskimizin yüksek olması, eski yapılarımızda deniz kumu kullanılması, 1990’ larda yaşamış olduğumuz depremlerde yıkılan yapılarımızın olması, kentsel dönüşüm ile şehirlerimizin güvenli yapılarla donatılmamış olması. En kötüsü de bu durumların aslında bilimsel olarak biliniyor iken yerel yönetimlerin günlük gündem içerisinde Kentsel Dönüşüm konusuna hala önem vermemesi ve somut olarak çalışmaların başlamamış olması idi.
Her yağmur sonrası su dolu nehir sokaklar, öyle ya da böyle sonuca ulaşamayan ve akıbeti belli olmayan bisiklet yolları, tıkanan şehir içi trafiği, yıllardır yeri neresi olmalı, nereye taşınmalı sorularının cevap bulamadığı oto sanayii, şehir otogarları ve sebze halleri.
Gerçek olan bir durum var ki, o da günlük yaşam içerisinde vatandaşın gündeminde ne olursa olsun, bir şehrin 10, 20 ve 50 yıllık tüm konulardaki master planlarını yapması ve uygulaması gereken yerel yönetimler bu çalışmalarını günlük gündem içerisinde unutmamalı, unutturmamalı ya da herhangi bir sebeple ertelememelidir.
Hataylılar güzel insanlardır ve Hatay ülkemizin göz bebeği, güvenlik teminatı ve medeniyet merkezidir. Hemşehrilerimin hak ettiği kentlere kavuşması, gelecek nesillere mutlu yaşayacakları şehirler bırakılabilmesi ve bunların olabilmesi için ilgili kurumların harekete geçmesi en büyük dileğimdir.
Üzüleceğimiz değil, hep birlikte mutlu yaşayacağımız kentlere ulaşmak üzere.
Saygılarımla,
Sıtkı Alper ÖZDEMİR
İnşaat Yüksek Mühendisi
Kentsel Dönüşüm Uzmanı
İnstagram/ alper_ozdemirr
Facebook/ alper.ozdemir.564
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!