Skip Navigation Links
Enerjisa-Toroslar

DOĞANIN RENKLERİ NEDEN DEĞİŞİYOR?

Geçmişte olduğu gibi doğanın renkleri hala aynımı?

Mehmet Güven

Gazete Köşesi   A+a-

Kırlarda yetişen genç âşıkların sembolü haline gelen papatyaların çiçekleri içi sarı(turuncu) yaprakları beyaz mı duruyor. Yoksa içi turuncu yapraklar sarıya mı dönüştüler. Çiçeklerin üzerlerinde şarkılarını söyleyerek bal üretmek için ham madde toplayan arılar, işlerinde aynı performansları gösteriyorlar mı? Yoksa yaptıkları işi bırakıp yerlerini yaban arılarına mı terk ettiler. Böyle değilse neden yoklar, bu yaban arıları nereden gelip te çiçeklere musallat oldular. Her yönden türüyorlar. Kırların sevdalıları bal arıları artık yoklar.
Daha önceleri zeytin ağaçları, doğal gübre ve yağmur sularıyla talebin üstünde mahsul veriyordu. Şimdi ise ağaçların toprakları sürülmesine, aynı zamanda da yaprak ve çiçekleri ilaçlanıp sık sık sulanmasına rağmen, eskilerde olduğu gibi istenilen mahsulara erişilmiyor. Sebepsiz yere oluşuyor olabilir mi? Doğanın sıkıntısı ne olabilir ki böyle değişimler oluştu.
Killi kırmızı toprağın kırmızı domatesleri ve biberleri mutfakların değişmezleri, turşularından salçalarına kadar tüketilen sebzeler, yarıldıkları zaman müthiş suları artık etrafa yayılmıyor. Tohumlardan mahrum kısır şekilleriyle içleri taşlaşmış bir halde onları sindiriyoruz. Yazların olmasa olmazlardan kavun karpuz meyveleri, önceleri soğuk suda bekletip servis yapıp içleri serinletmesi kâfi geliyordu. Şimdi ise saatlerce buzdolabında kalmasına rağmen, katı ve doğal çekirdeklerin olmayışı aynı lezzeti vermiyor. Acaba toprağı oluşturan ana minarelere bir şey mi oldu, başka bir maddelerle mi karıştılar?
Yazın Ağustos aylarında geceleyin damların üstünden yıldızları seyrederken gökyüzünde zevkle el ele tutuşur gezintilere çıkardık. Ne oldu da şimdi yapamıyoruz? Çünkü ne gökyüzünün eski maviliği kalmış nede yıldızların parlaklığı kalmıştır. Her taraf gri renklerine dönüşmüştür. Acaba birileri buna sebep olmuş olabilir mi? Yoksa dünyanın ciğerlerinden ateşler mi gökyüzüne yükseliyor. Yükselen kara dumanların saltanatları maalesef gökyüzünde hâkimiyet kuruyorlar.
Sahiller neden eskisi gibi kokmuyor, istenilen kıyıda denize girilip yüzülmüyor? Sadece kaygı ve korkuyla dalgaların kenarlarında yürüşlerimizi yapıyoruz. Ya da yüzmek için birçok koy değiştiriyoruz. Çünkü doğal dediğimiz denizin renkleri tamamen değişmiş bulunuyor. Renkler maviden çok, kahverengi ve beje dönüşmüş durumda. Deniz de üzgün bir ejderhanın öfkesiyle herhalde uygun bir zamanı değerlendirip intikam için bekliyor.
Doğadaki renkler ne beyaz beyaz ne de sarı sarı, mavi de hiç te gerçek mavi görünümünde değildir. Dağlar, denizler, vadiler, ovalar orijinal biçimlerini yitiriyorlar. Bunun üzerine de doğa insanoğluna küsüyor. Bundan dolayı da insanoğluna ağır bedeller ödetiyor. Kalp krizleri sadece yaşlılarda değil, artık gençleşip on sekiz yaşlara düştü. Bilinmeyen salgınlar türeyip Dünyayı her taraftan sarıp tüm canlıları etkiliyor.
Ne olduğumuz bilinmeyen bir devirde yaşıyor gibiyiz. Bağrışan feryat eden kuşlar böcekler nice değişik değişik canlılar sesleri toprakların arasına karışıyor. Anlaşılması güç akla gelmeyen suiistimallerle yaşantımızı sürdürüyoruz. Seyre âleme düşmüşüz çaresizlik içinde yüzümüzü kapatıyoruz. Rahmetli annemin dediği gibi “Allah Kerim”. Çünkü söylenecek başka söz bulamıyorum.
Sağlıklı yaşam dileğiyle…
 
SOSYOLOG MEHMET GÜVEN(Bireysel- Ergen Terapist ve Aile Danışmanı)
CEP: 05380513770
Web: www.guvenledanis.com
 
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
öne çıkanlar