Skip Navigation Links

Bir Hatay Milletvekiline mektup

Sayın Milletvekilim, sevgili Vekilim. İnce bir düşünce ile beni iftara davet etmiştin.

Gazete Köşesi   A+a-

 
01.8.2013
MEDYATİK BAKIŞ
Doğan Süslü
İletişim:0 532 728 45 53
 
  Bir Hatay Milletvekiline mektup
 
  Sayın Milletvekilim, sevgili Vekilim. İnce bir düşünce ile beni iftara davet etmiştin. Nazik davetine teşekkür ederek katılmadım. Aradan birkaç gün geçti seninle bir pasaj girişinde karşılaştık. Hal hatır sordun, görünmediğimi, gözükmediğimi ifade ettin. Ben de ‘buralardayım, çalışıyoruz’ dedim. Sonrasında sitemimi ilettim sana. ‘Eskinden beni iftar yemeklerine sen bizzat çağırırdın. Şimdi aracılar, görevliler ya da parti yetkilileri davet eder oldu” diye sitem ettim…
 
 
 
  Sen kimsin ki ?...
 
  Sitemin sonrası boş buldun vekilim. Fena boş bulunarak “Ben davet için kimseyi aramam ki…” diyerek büyüklendin, kibirlendin, nereden geldiğini unuttun. Gereken hallerde bizzat sen arayacaksın vekilim. Elbette konukların 60’nı 70’ni arama imkânın olmaz ama içlerinden bir ikisini bilemedin bir kaçını geçmişin hatırına aramak, seni küçültmez büyütür, seni alçak yerlere getirmez aksine yüceltir… Sonra sen kimsin ki ‘Ben aramam…’ diyeceksin? Ben sana söyleyeyim kim olduğunu. Sen de bir âdemoğlusun. Sen de benim gibi iki ayağı, eli, iki gözü ve ortalama 1.600 gr. beyni olan bir insansın… Allah katında tıpkı benim ve diğer insanlar gibi Allah’ın zavallı bir kulusun… Hal böyleyken neyine güvenerek böbürleniyor , kime ve neye karşı büyükleniyorsun ki ?... Sen de biliyorsun mesele iftar yemeği değil senin yakışıksız davranış biçimindir…
 
 
 
  Ne oldum şımarıklığına girme…
 
  Geçmişi hatırla ve nereden geldiğini unutma. Hangi evlerde, hangi bürolarda uzun ince siyaset yolunda, kimlerden siyaset de yer bulmak adına yardım istediğini, kimleri aracı koyduğunu, süklüm püklüm halini unutma. Hele hele nereden geldiğini hiç unutma. Ne oldum şımarıklığına hiç girme… Seni gizlemek adına bu yazı da adını Kamil Önder olarak yazmak istiyorum. Hayali Hatay Milletvekili Kamil Önder, vatandaş Kamil olarak milletvekili olmadan önce hiç mi eşini dostunu, evine, iş yerine veya lokantaya iftar için davet etmedin. Pekâlâ ettin. Peki şimdi ne değişti de “Ben davet için kimseyi aramam” deme hakkını kendinde görüyorsun? Ne çabuk büyüdün, ne de çabuk kibirlenip, kibir hastalığına yakalandın… Yazık çok yazık…
 
 
 
  Genel Başkan duysa…
 
  Siyasetin sermayesi insandır. Bunu en iyi bilenlerdensin. Buna rağmen büyükleniyor ve insan kalbi kırmaktan çekinmiyorsun. Şu mübarek ayda yaptığını genel başkanınız duysa inan sana bir çift sözü olurdu. Az ve öz konuşurdu o lafı da sana yeterdi… Genel Başkanın önünde yine büyüklük taslayıp, afra tafra yapacağına ihtimal vermiyorum. Onu göze alamazsın… Birde yarın vekaletin süresi dolacak ve aramıza dönecesin. Kimse sana” Milletvekili Kamil” demeyecek onun yerine sadece ‘Kamil” ya da “Nasılsın Kamil?” diyecekler. Buna kendini bugünden hazırla büyük insan. Yoksa yarın üzülür ve büzülürsün…
 
 
 
  Vekâleti geri almanın zamanı geliyor
 
  Her neyse. Hayali Hatay Milletvekili Sayın Kamil Önder. Biz seni bize önder ol diye, bize öncü al diye seçtik. Sakın unutma. Sen benim ve bu milletin vekilisin. Görevin ise bize hizmet etmektir. Bizim hizmetkârımız olacağın için sana bu vekâleti verdik. Öyle anlaşıyor ki vekâleti geri almanın ve seni vekillikten azletmenin zamanı geldi. Elbette bu işi ben tek başıma yani Doğan Süslü olarak yapmayacağım. Bu işi büyüklendiğin, kibirlendiğin her bir seçmen yapacak. Sana biraz dinlen diyecek. Hoş, verdiğimiz vekâletle ömrünün sonuna kadar hayatını garanti altına aldın ama bakalım hakkımızı sana helal edecek miyiz? Öyle ya sen “Ben iftar daveti için kimseyi aramam” diyecek kadar büyük bir şahsiyetsin. Çok önemli etiketin nedeniyle senden böyle bir beklenti içinde olmam işin doğrusu benim hatam! Bir daha yapmam sayın vekilim! Tövbe, bir daha böyle bir beklenti içinde olmam ve haddimi bilirim!...
 
 
 
  Kişi müsait olmayabilir
 
  Bu arada son karşılaşmamız da “Telefonla aradım, cevap vermedin. Neden telefonuma cevap vermedin” diye sordun? O an sorunu yanıtlamaya çalışmıştım. Şimdi tekrar yanıtlamaya çalışayım. Bir insan gün içerisinde toplantıda, tuvalet de banyo da olabilir. Cep telefonu sesiz de de olabilir. Bir veya iki kez, kişiyi aramak onun hiç telefonlara cevap vermeği manasına gelir mi? Telefonlara yanıt vermemek ancak ısrarlı aramalara ısrarla ilgisiz kalmakla gerçekleşir.
 
 
 
  Bilerek adını yazmadım
 
  Neyse sevgili vekilim. Seni uyarmak, kibir hastalığından, büyüklükten seni kurtarmak adına uyarı yapmak benim işim. Adını, soyadını ve partini bilerek yazmadım. Allahtan başka kimseden korkmadığımı en iyi bilenlerden birisi sensin. Dedim ya ismini bilerek yazmadım. Nasılsa sen beni, ben de seni biliyorum. İstedim ki jest yapma anlamındaki büyüklük ve insanlık bende kalsın. Aslında hiç kaldır kapak etmeyecektim ama yanlışını biri yüzüne söylemeli, büyüklük ve kibir gibi oldukça hatalı davranış biçimleri için birileri seni ikaz etmeliydi. İşte o ikazı senin iyiliğin için ben yapmak ve yazmak istedim. Şayet korktuğumu ve bunun için adını yazmadığımı düşünüyorsan beni, parti yetkililerin ya da görevlendirdiğin arkadaşlar arasın. (Malum sen aramaz partinin ilgililerine aratırsın!...) Ben de cesaretimi, senden, sizden ve partinizden korkmadığımı göstermek adına ertesi gün senin adını soyadını, partinin adını yazayım, fotoğrafını yayınlıyayım. Böylece köşe yazım, isimli, cisimli bir köşe olsun…
 
 
 
  Belki kendini kibirden korursun
 
  Benim derdim, milletin bir vekilini rencide etmek değil ona doğruyu göstermek ve oldukça hatalı davranış biçiminden uzaklaştırmaktır. Bu arada bu yazı sanırım isteğim dışında önce Hatay’ın 9 milletvekiliyle (bölge milletvekili sayımız 10 Ben birine yazdığım için kalan 9 oluyor) TBMM’deki diğer milletvekillerine “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” türünden bir yazı oldu. Olsun, kıssadan hisse çıkarmak her vakit faydalıdır…
 
  Unutmadan, sevgili milletvekilime aşağıdaki güzel sözleri hediye ediyorum. Çalışma ofisine bunları asar ve sürekli okursan belki kendini büyüklenmekten ve kibirden korumuş olursun. İşte o güzel sözler;
 
 
 
  *Tevazu ile konuşmayan bir kişi, zamanla bununla ilgili bütün kelimeleri de tamamıyla unutabilir…
 
Konfüçyüs
 
  *En değerli kişiler alçakgönüllü olandır…
 
Albert Einstein
 
  *Yüksekliği istedim onu alçak gönüllükte buldum.
 
Hz. Ali
 
  *Zafere ilave edilecek yegane süs tevazudur.
 
Duclos

Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet