Skip Navigation Links

Kestane Zakir Paşa!

Fuhuş, her devirde olduğu gibi, o devirde de gayrı-kanuni idi.

Gazete Köşesi   A+a-

Kestane Zakir Paşa! 
Fuhuş, her devirde olduğu gibi, o devirde de gayrı-kanuni idi. Hatta
fuhuş sebebiyle cezaya çarptırılanların mevcudiyeti de bir hakikat
idi. Lâkin, kabul etmek mecburiyetindeyiz ki, bazı hudutlar dahilinde
fuhuşa müsamaha da gösteriliyor idi. O hudutların merkezinde ise tabii
ki Galata var idi.
Lakin o günlerde Galata'daki muhabbet tellâlları ve mamalar arasında
huzursuzluk baş göstermişti. Huzursuzluğun iki sebebi vardı.
Birincisi, Varnalı Tahsin adıyla bilinen zaptiye tabur ağasının
zulmüydü ki, Varnalı Tahsin hem tüm haneleri çok yüklü miktarlarda
haraca kesiyor hem de pek haşin hareketlerde bulunuyordu. Kızlardan
talep ettiği özel muameleler de işin cabası idi.  
Kayıkçılara vergi 
İkinci sebebe gelince... Haliç-Galata arasında çalışan kayıkçılara,
akşam saatlerine mahsus olmak üzere hususi bir vergi konmuştu.
Neticede, hava karardıktan sonra Galata cenahına geçmek pek pahalı
hale gelmişti ki, bu da hanelerin hâsılatlarında düşmelere yol
açıyordu. Vaziyetten pek şikayetçi olan muhabbet tellâlları, aralarında fikir
teatisinde bulundular ve mesele halledilinceye kadar greve gitme
kararı aldılar. Esasen bu bir nev’i kepenk kapatma eylemi idi ancak
grev ismi daha münasip bulunmuştu. 
Bu ne densizliktir? 
Muhabbet tellâllarının kararı hemen Sultan'a nakledildi. Sultan pek
öfkelenmişti: "Koskoca padişahla konuştuğunuz mevzuya bakın, bu ne
densizliktir. Bari yarın da Dümenci Haydar Paşa'yı çağırın ki ilk
cinsi tecrübemizi mütalaa edelim. Bre yıkılın karşımdan, meseleyi
Zaptiye Nazırı Zakir Paşa'ya arz edin... Münasip olan neyse Zakir Paşa
yapar."  
Üç, beş pezevenk 
Hadiselerin gidişatı Zakir Paşa'ya nakledildi. Paşa, grev kelimesinin
ne anlama geldiğini sordu. Anlattılar. Zakir Paşa da öfkelenmişti: "Bu
grev dediğiniz esasen isyandır ki, isyan edenin kellesini uçururuz.
Devlet-i âli üç, beş pezevenkle pazarlık mı edecek? Zaten icra
ettikleri meslek gayrı-kanunidir. Hemen bir zaptiye alayı gönderin,
hepsinin kellesi uçurulsun, memleket de böyle bir şer yuvasından
kurtulsun ki istikbâlde bizi hayırla yâd etsinler."
"Aman Paşam, vaziyet bildiğiniz gibi değildir" dendi, "it kopuk
takımının ekseriyeti bekârdır ki, hepsi de infial halindedir" dendi,
lâkin kâr etmedi. Bir değil iki zaptiye alayı vaka mahalline
sevk edildi. 
Zaptiyeler yaklaşamadılar 
Galata'ya giden yollarda başını ayak takımından bazı azgınların
çektiği kalabalıklar toplanmıştı. Zaptiyelerin hanelere varmaları ne
kelime, yaklaşmaları bile mümkün olmadı. Galeyana gelmiş halkla
zaptiyeler arasında muhasaralar hatta müsademeler husûle geldi.
Zaptiyeler bir miktar zayiat verdikleri gibi çevredeki bazı binaların
da camlarının kırıldığı görüldü. Hadiselerin sebep olduğu zarar yekûn 
elli bin akçeyi aşmıştı.  
Meydan it kopuklara kaldı 
Tecrübeli bir devlet adamı olan Zakir Paşa, zaptiyelerin geri
çekilmesini emretti. Zaptiyeler geri çekilecekti fakat muhabbet
tellâllarının talepleri de yerine getirilmeyecekti.
Bundan sonraki birkaç gün sakin geçti. Lakin grevin birinci
haftasından itibaren tecavüz ve fiilî livâta vakaları dehşet verici
mertebelere doğru seyretmeye başladı. Artık hangi köşe başında nasıl
bir garabetin meydana geleceği bilinmiyor, her aralık kapıdan başıboş
bir uzuv fırlayabiliyor, dehşet saçan ve birkaç kişilik kollar halinde
gezen it kopuklara "tecavüzân takımı" deniyordu.
 
Üç seyis kirletildi 
Feci haberler, haliyle, Zaptiye Nezareti'nin koridorlarından da seda
veriyordu. Bir gün Mabeyn Mütercimleri Dairesi'nden iki mütercimin
başına çökülmüştü. Ertesi gün Sadaret Alayı'ndan üç seyisinin
kirletildiği haberi geldi. Bilâhare, Tophane Rıhtımı'nda gezmekte olan
dört bahriye levendi ve Başkitâbet Dairesi'nden üç kâtip de aynı
akıbete uğradılar. Vaziyet vahimdi.
Hırpalanmış bir hali vardı 
Zakir Paşa neticede hadiselere bizzat müdahale etmeye karar verdi.
"Paşam, ortalık tekin değildir" sözlerine aldırmayarak arabasını
hazırlattı ve yanına birkaç zaptiye alıp Galata'ya doğru yola çıktı.
Paşa'nın Nezaret'ten ayrılmasından bir saat kadar sonraydı ki, o
âlâ-yı vâlâ ile arabalar ve zaptiyeler ile yollara düşen Paşa tek
başına geri döndü. Pek hırpalanmış bir hali vardı ve bacaklarını aça
aça, küçük adımlarla ancak yürüyebiliyordu…
Cerrah Başı, Dikişçi Kani gelsin!
Paşa "Aman Paşamız, nedir bu haliniz?" diyenleri tersledi. "Şimdi
vereceğim emirler tez tatbik edile!" dedi: Varnalı Tahsin âcilen
tevkif edile, kayıkçı vergisi iptal edile ve Cerrah Başı, Dikişçi Kâni
Paşa tez odama gele!"
Böylece, muhabbet tellâlları grevi nihâyete ermişti. Zakir Paşa, bu
hadiseden sonra, bir müddet Kestane Zakir Paşa ismiyle yâd edildi.
Rivayete göre, Paşa, kendisine niçin bu lakabın münasip görüldüğünü
soran Fransız sefirine şöyle cevap vermişti: "Makriköy (Bakırköy)
taraflarında babadan kalma birkaç dönüm kestaneliğimiz var da..."
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet