Skip Navigation Links

Rifat Serdaroğlu’ndan bir köşe yazısı

Sağlık eski bakanımız Rifat Serdaroğlu son yıllarda korkusuz köşe yazılarıyla dikkat çekiyor.

Gazete Köşesi   A+a-

Rifat Serdaroğlu’ndan bir köşe yazısı
Sağlık eski bakanımız Rifat Serdaroğlu son yıllarda korkusuz köşe yazılarıyla dikkat çekiyor. Gazetecilik ya da köşe yazarlığı iktidar yalakalığı yapmak değil aksine iktidarın, seçilmişlerin ya da atanmışların kimi yanlışlarını eleştirebilmektir. Bugün bazı köşe yazarları Silivri, Ergenekon, Balyoz, Cemaat ve Başbakan Erdoğan yazıları yazamazken, Rifat Serdaroğlu ve onun gibi parmakla gösterilebilecek kadar az köşe yazarları ya da gazeteciler hukuk ihlallerini, adaletsizliği, pervasızlıkları ve açık haksızlıkları net ifadelerle yazmaktalar. Ben böylesi kalemlere saygı duyuyorum ve bundan sonra da saygı duymaya devam ederim. İşte Sayın Serdaroğlu’nun üzerinde düşünülmesi gereken ‘Komutan Sorguda’ başlıklı köşe yazısı. Ben, söz konusu köşe yazısına, birkaç ara başlıkla katkıda bulunup, anılan köşeyi noktasına virgülüne dokunmadan siz okurlarımın beğenisine sunuyorum;
KOMUTAN SORGUDA
Bir Komutan;
Yenileceğini düşünmeye başlarsa, mutlaka yenilecektir.
Cesur olmadığını düşünüyorsa, o korkak biridir.
Verdiği emirleri uygulayan astlarına sahip çıkmayan birine, Komutan denemez.
Karadayı, Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanı idi.
28 Şubat sürecinde Komutandı. Arkadaşları saçma-sapan gerekçelerle cezaevlerine atılırken korktu, sesini çıkaramadı. Yapması gerekeni yapamadı. Koskoca Türk Ordusu’nun kahraman subaylarının, silah arkadaşlarının cemaat polislerinin düzenledikleri sahte dijital delillerle tutuklanmalarını sadece seyretti. “Karşı Devrim” hazırlayan cemaat-tarikat artıklarının eline
Türk Ordusunu oyuncak etme fırsatı verdi.
Gerçek komutan şunları yapardı
Eğer Karadayı cesur ve gerçek bir komutan olsaydı 28 Şubat komedisi başladığında şunları yapardı;
*TSK, başıbozuklar alayı değildir. Her şey emir-komuta zinciri içinde yapılır.
*Benim Komutamda yasalara ve demokratik rejime aykırı bir iş yapılamaz.
*Yanlış yapılan bir şey varsa bunun tek sorumlusu vardır, o kişi Komutan olarak benim.
*28 Şubat Kararları, Anayasal bir kurum olan Milli Güvenlik Kurulunda “oybirliği” ile alınmıştır.
*Bu toplantıda, Cumhuriyetimizin, “Lâiklik İlkesi”, “Atatürk İlke ve Devrimlerinin” tehlikede olduğu ve Hükümetin yapması gerekenler açıkça konuşulmuş ve oybirliği ile imza altına alınmıştır.
*Batı Çalışma Grubu ve benzeri kuruluşlar, zamanın Hükümetinin bilgisi ile yapılmıştır. Çalışma yeri Başbakanlık olan bir ekipten, zamanın Başbakan’ı Erbakan’ın haberi ve izni olmaması mümkün müdür?
*Anayasamızın 174. Maddesi ve Devrim Kanunlarının “ihlâli” demek olan, Başbakanlıktaki Tarikat-Cemaat Liderlerinin toplantısı bir suçtur. Bugün olsa yine karşı çıkarım.
*Milli Güvenlik Kurulunun 28 Şubatta yayınladığı bildirinin altına bugün de imza atarım. Savcı Bey bu kararların hangisine karşıdır?
*Eğer yapılan eylemlerde “suç unsuru” var idiyse, zamanın hükümetleri niçin soruşturma açmamışlar? Kendilerine baskı mı yapılmış?
*Anayasamızın 174. Maddesi ve Devrim Yasaları, Savcıların traştan sonra yüzlerine sürdükleri parfüm müdür?
*Yoksa yürürlükte olan Anayasa, “Bu Anayasa Savcıları bağlamaz” diye bir hüküm mü içermektedir?
*Terör örgütünün önderleriyle “kucak-kucağa oturmak”, Türk Gençlerinin canını almaktan çekinmeyen katillerin başı ile karşılıklı “şarkı-türkü” söyleyip ticaret yapmak, Öcalan’a af hazırlıkları yapmak suç olmuyor da, teröristlerle canları pahasına mücadele eden kahramanlar mı suçlu oluyor?
*Sözün Özü; Ben kukla bir Komutan değilim. Suç varsa ben sorumluyum. Yüreğiniz yetiyorsa beni ifadeye çağırın. Sevsinler sizin adaletinizi.
Adam bile demem
Gerçek Komutan böyle yapardı. Ömründe devletin tek kuruşunu usulsüz olarak harcamayan namus timsali kahramanların, servetlerini çocuklarının “Takı’larına” bağlayan, sadaka paralarını dolandıranların hamiliğini yapan “Hırsızlar İmparatorlarının” kurguladığı oyun için TSK’yı malzeme yapan kişiye ben Komutan değil, adam bile demem.
Cumhuriyet Savcılarına soru
Cumhuriyet Savcılarına şunu sormak isterim;
Anayasa ve yasalardan aldığınız güçle görev yapıyorsunuz.
-Sizin bu gücünüz sadece Türk Ordusunun Komutanlarına mı yetiyor?
-Meslektaşlarınızın “suç şüphesi” ile sorgulamak istedikleri MİT Müsteşarına, Yardımcılarına, Emeklilerine pilotlarımızı ölüme gönderenlere, Uludere de 34 kişiyi öldürenlere ulaşamaz mısınız?
-Bu ölümlerden şimdiki Genelkurmay Başkanı değil de, ben mi sorumluyum?
-Deniz Feneri davasına dokunamazsınız değil mi? Davada görevli bir savcının söylediği “Hırsızlar İmparatoru” kimdir diye merak etmezsiniz değil mi?
-Milyar dolarlarla oynayan, devlete tek kuruş vergi vermeyen göbeğine kadar sakallı ve şalvarlı-takkeli ortaçağ bozuntularının “haram” servetlerini araştırmak ve çocuklarımızı bu sapıklardan korumak sizin göreviniz değil midir?
-Anayasamızın ilk 3 maddesinde yazanları korumak ve bunları çiğneyenlerin yakasına yapışmak sizin göreviniz değil mi?
Suçsuz yere tutulan kahramanlar
Allah Türk Milletini “ödlek”, “görevini yapmaktan korkan” kamu görevlilerinden korusun. Karadayı gibi, Özkök gibileri tutuklasalar ne olur, tutuklamasalar ne olur? Bu ikisi için dökülecek tek damla gözyaşı yoktur.
Tüm dualarım hala cezaevlerinde suçsuz yere tutulan kahramanlar, bilim adamları, aydınlar içindir. Allah onlara güç versin.
Sağlık ve başarı dileklerimle 04 Ocak 2012
RİFAT SERDAROĞLU
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11
Rifat Serdaroğlu Kimdir?
________________________________________
1948 yılında İzmir Bergama’da doğdu. Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Maliye Bölümü mezunu. Adalet Partisi Bergama İlçe Başkanlığı ile 1977'de aynı ilçenin belediye başkanlığı görevlerinde bulundu. 1984'te DYP İzmir il teşkilatının kurucuları arasında yer aldı ve 1985'te ilk kongrede il başkanı seçildi. Parlamento öncesinde serbest çiftçilik yaptı.
 
1991 Genel Seçimlerinde İzmir 3. bölgeden milletvekili oldu. 1993'te Tansu Çiller kabinesinde Sağlık Bakanı olarak görev yaptı. DYP'de yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığı ve teşkilatlanmadan sorumlu genel başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. ANAP’a geçti. Yeniden İzmir milletvekili seçildi. Evli iki çocuk babası. İngilizce biliyor.
 


Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!

Etiketler // ,

Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Toplam (1) adet yorum var.
Selim Türkyılmaz 7 Ocak 2013 Pazartesi
Rifat Bey muhteşem yazmış. Günümüzde artık gerçekleri yazan çok az sayıda köşe yazarı ve gazeteci var. Vaziyeti idare eden gazeteci ve köşe yazarları sadece her devrin adamı olurlar. Gönüllere taht kurmak dobra yazmak ve harbi konuşmak ve dik durmakla olur. Herkes bilsin ki gün gelecek ve devran dönecektir. İşte o zaman ak koyun kara koyun belli olacaktır... Rifat ve Doğan beyin yüreklerine sağlık.
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet