Skip Navigation Links
Enerjisa-Toroslar

Yemekle Değil Sevgiyle Doyun

DUYGULARINIZIN AÇLIĞINI SEVGİYLE DOYURUN YEMEKLE DEĞİL..    

Gazete Köşesi   A+a-

DUYGULARINIZIN AÇLIĞINI SEVGİYLE DOYURUN YEMEKLE DEĞİL..
 
 
Biz insanlar, yemekle ilgili iki tür açlık yaşıyoruz. Biri fizyolojik açlık dediğimiz midemizin aslında beynimizin açlığı, diğeri ise bizim için asıl problem olan duygularımızın açlığı yani psikolojik açlık. Fazla kiloların arka planına baktığımızda tıbbi nedenlerin yanı sıra, psikolojik nedenlerin daha çok ön planda olduğu ortada. Yapılan araştırmalarda kişilerin normalin üstünde yemek yemelerinin sebebi, %75 duygusal duruma bağlıymış. Peki bu duygusal açlığın temelinde ne yatıyor? Neden tıka basa yemek yeyip tok olduğumuz zamanlarda bile gözümüz dönmüşçesine yemeğe saldırıyoruz?
 
Ne yazık ki birçoğumuz, çocukluktan duygusal açlığa koşullanarak büyüyoruz. Aslında ne zaman yiyeceğimizi, ne kadar yiyeceğimizi, ne yiyeceğimizi ve neden yiyeceğimizi içgüdüsel olarak bilerek doğuyoruz. Ancak doğal güdülerimiz çocukluktan köreltiliyor. Bebekken ağladığımızda ağzımıza emziği şekerli bir şeye bulandırıp veriyorlar. Çocuk olduğumuzda ödül olarak şeker veriliyor, canımız yandığında bizi susturmak için kurabiye, çikolata veriliyor. Eğer tabağımızdaki yemeğin hepsini bitirmişsek yine ödül olarak tatlı veriliyor. Büyüyünce artık kendimizi ödüllendirmenin ve rahatlamanın en iyi yolunun yiyecek olduğuna koşullanıyoruz. Sinemaya gittiğimizde neden birçoğumuzun aklına aç olmasa bile patlamış mısır almak gelir? Çünkü öyle şartlandık. Yemek yemek bizim için fiziksel açlığı doyurmaktan ziyade otomatik tekrarlanan bir davranış biçimi oluyor. Televizyonda yiyecek reklamlarında gülen mutlu aileler görürüz. Tüm mutlu aktiviteler yiyecek etrafında döner. Bu yiyecek reklamlarında nerdeyse tek bir sağlıklı ürün göremezsiniz. Ama herkes mutludur. Artık yiyeceğin sadece fiziksel açlığı değil, duygusal açlığı da doyuma ulaştırma yolu olduğunu iyice öğreniyoruz. Misafirlikte neden çay içerken yanında mutlaka birşeyler ikram edilir? Çünkü küçüklükten öyle öğrendik. Yemekten sonra bile bir misafirliğe gitsek mutlaka çayın yanına verilen ikramlardan yiyoruz. Tok olsak bile.. Duygusal açlık..
 
Duygusal açlığın birçok modeli var. Bu en çok sevgi eksikliği yaşadığımız durumlarda ortaya çıkıyor. Bu gibi durumlarda sevginin yerini yiyecek alıyor. Özellikte aşağılanan, sömürülen, küçümsenen ve kullanıldığına inana kişiler kendisiyle yüzleşmekten korktuğu için yemeğe sarılıyor. Doyurulmamış psikolojik duygular yemekle doyurulmaya çalışılıyor. Yemeğin yarattığı iyi duygular genellikle kısa süreli oluyor ve sonuçta kilo aldırdığı için daha sonra üzüntü, mutsuzluk, stres, kaygı ve pişmanlık gibi daha fazla olumsuz duyguların hissedilmesine sebep oluyor. Ve bu kısır döngü sürekli devam ediyor.
 
Duygusal açlık kendini çok eleştiren, kendine sürekli kızan ve kendiyle barışık olmayan kişilerde de çok sık görülüyor. Kişi kendini eleştirdiğinde, kendine içten içe hakaret ettiğinde, öz nefretini bastırmak için sürekli ağzını meşgul tutma ihtiyacı duyar. Yakın ilişkilerinde gerginlik yaşandığında, kızgınlığından ve reddedilmişlik duygusundan kaçınmak için yemeği dost olarak görür. Hayatında sevgi yoksa, güven ihtiyacı gibi temel ihtiyaçlar eksik olduğunda boşluğu doldurmak için elinin altındaki yiyeceğin güvenine sığınır.
 
Kimi insan kızgın, morali bozuk, endişeli, yalnız ya da canı sıkkın olduğunda da yemek yiyor. Bu duyguların acısını azaltmak için yemek yenildiği zaman, yemek bir teselli olarak kullanılıyor, dolayısıyla böyle durumlarda kişi daha çok yağ ve şeker oranı yüksek olan teselli edici yemeklere yöneliyor. Depresyondayken, abur cubur yemek daha iyi hissettirecekmiş gibi gelir. Depresyon yüzünden yiyen kişiler genellikle dondurma, çikolata, peynir gibi süt ürünlerine yönelirler. Çünkü süt ürünleri kimyasal yapıları nedeniyle antidepresan ilaçlarla aynı nörolojik etkiyi yapar.
 
Duygusal açlığın bir modeli de erteleme huyuna sahip, başarısızlıktan korkan kişilerde sıkça görülür. Erteleme huyuna sahip kişiler için yemek harika bir çözümdür. Yemek yemek zaman öldürmek için çok iyi bir yöntemdir. Kişi kendisini zorlayan yeni bir durumla karşı karşıya kaldığında, kendini başarısızlık korkusundan korumak için yemeye saldırır.
 
Yiyecek, başkalarını fiziksel ve duygusal yakınlaşmadan uzak tutmak için kendini cezalandırma yöntemi olarak da kullanılabiliyor. Yemek, kendini beğenmeyen, vücudunu sevmeyen, kendini başkalarına layık görmeyen kişi için uyarılmanın, sakinleşmenin ve seksin yerini alabiliyor. Vücuduna zarar vererek kendini cezalandırabiliyor.
 
İnce ve normal kiloda insan için yiyecek sadece yiyecektir. Yemekle sağlıklı bir ilişkimiz olduğunda, yemek, ne kadar güzel görünümlü, lezzetli, ihtişamlı, bir şekilde sunulmuş olursa olsun belli bir miktar yediğimizde doyarız. Fazla miktarda yemek daha derin bir ihtiyacı doyurma çabasıdır. Bu ihtiyaç temelde sevgi ihtiyacıdır. Yiyecek sevginin yerini almıştır.
 
Aslında duygusal açlık bir madde bağımlılığıdır. Kimi çok fazla alkol tüketir, kimi yasadışı herhangi bir madde kullanır. Kimi antidepresanlardan medet umar ve birçok kişi bu ilaçların bağımlısı haline gelir. Kimi kumar, internet, işkolizm, alışveriş gibi aktivite bağımlılığıyla içindeki duygusal boşluğu doldurmaya çalışır. Yiyecek de bir madde bağımlılığıdır. Üstelik yiyecek en kolay ulaşılan, en ucuz, alımı en kolay ve yasal olan, toplum tarafından kullanımı kınanmayan bir madde bağımlılığıdır. Duygusal açlıkla başetmenin yolu özsaygımızı yükseltmektir. Kendimizi sevmektir. Maalesef kişideki özsaygı eksikliği insanları değişik bağımlılıklara itiyor. Yiyecek de bunlardan biri..
 
Duyguları yemek yemeden doyurmayı öğrenmeliyiz. Kontrol edemediğimiz yeme dürtülerini otomatik sağlıklı tepkilere dönüştürebiliriz. Bunun için iç dünyamızla temasa geçmemiz gerekiyor. Sağlıklı bedenimize ve geleceğimize doğru adım atabilmemiz, iç dünyamızın kapılarını sonuna kadar açmaya ne kadar istekli ve hazır olduğumuza bağlı elbette. Gerçek çözüm, bakış açımızı ve yaşam biçimimizi değiştirmekte yatıyor. Beslenme tarzımızda devrim yaratabiliriz. Her şey bizde başlıyor ve bizde bitiyor. Bu kadar güçlüyüz aslında
 
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
öne çıkanlar