Skip Navigation Links

Deprem Geliyorum Demez!

Değerli okurlarım sizler için çok önemli bir konuda derinlemesine bir araştırma yaptım bu hafta..

Kültür Sanat   A+a-


Değerli okurlarım sizler için çok önemli bir konuda derinlemesine bir araştırma yaptım bu hafta.. Hatay ve İskenderun depremlerini araştırdım ve korkunç diyebileceğimiz sonuçlara ulaştım.. Hatay’da ortalama her 110 yılda bir büyük deprem yaşadığımız dikkate alınırsa, şu anda risk tarihini tam 28 yıl geçmiş durumdayız.
17 Ağustos, 12 Kasım ve Bingöl depremleri ile birlikte Türkiye bir kez daha deprem gerçeği ile yüzyüze gelerek acı kayıplarının ardından gözyaşı döktü. Aslında deprem, Türkiye için beklenmeyen, bilinmeyen bir olgu değildi. Ancak zaman yaşananları unutturuyor ve sanki tekrar yaşanmayacakmışçasına önlemler gecikiyordu.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ağır can kayıplı depremini 1939 yılında Erzincan ile yaşadı. 32.932 vatandaş bu depremde hayatını kaybetmişti. Neredeyse Erzincan’da insan kalmamıştı. Daha sonraları 1942 Niksar-Erbaa (3000 ölü), 1943 Tosya-Ladik (2824 ölü), 1944 Bolu-Gerede (3959 ölü), 1966 Varto (2394 ölü), 1970 Gediz (1086 ölü), 1971 Bingöl (878 ölü), 1975 Lice (2385 ölü), 1976 Çaldıran- Muradiye (3840 ölü), 1983 Erzurum-Kars (1155 ölü), 1992 Erzincan (653 ölü), Gölcük - Düzce (40.000 ölü), son olarak da Bingöl (167 ölü) depremleri en ağırları olmak üzere, Türkiye’de 149 adet ağır kayıplı deprem yaşandı.
Bilindiği gibi Hatay ve İskenderun birinci derece deprem bölgesinde yer almaktadır. Tarih boyunca depreme yüzbinlerce can veren Hatay, en büyük yarayı 29 Mayıs 526 yılında merkez üssü Harbiye olan depremde aldı. Tarihçi Malalas’a dayanan kaynaklar can kaybını 250.000 olarak, Bizanslı Tarihçi Prokopius’a dayanan kaynaklar ise sayıyı 300.000 olarak gösterirken, depremin 10 - 11 şiddetinde olduğu yazılmıştır.


Hatay’ın deprem kronolojisine baktığımızda ; 750 yılında Antakya’da meydana gelen depremde 20.000 kişi ölürken 109 yıl sonra 859 yılında yine aynı yerdeki depremde onbinlerce insan yaşamını yitirmişti. 1054’te meydana gelen depremden 115 yıl sonra 1169’de meydana gelen ve 9 şiddetinde olan depremde ölenlerin sayısı 80.000… 1303 yılında yine Antakya’daki depremde hasar ve can kaybı olurken, 103 yıl sonra 1406 yılındaki depremde de sayısız ölenler oldu. 1759 yılında İskenderun’da meydana gelen depremden 113 yıl sonra 1872 yılında İskenderun ve Antakya’da etkili olan depremlerde 30.000 – 60.000 kişi yaşamını kaybetti. (Bu konularla ilgili geniş bilgiyi 6. sayfadaki yazımdan öğrenebilirsiniz.)
Şimdi 2010 yılındayız.. Hatay’da meydana gelen, sayısız binanın çökmesine ve 60.000 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan depremin ardından tam 138 yıl geçti. Yani Hatay’da ortalama her 110 yılda bir büyük deprem yaşadığımız dikkate alınırsa, şu anda risk tarihini tam 28 yıl geçmiş durumdayız.
Birinci derece deprem bölgesinde olmamız ve tarih boyunca depreme çok fazla can vermemiz bize ders olmalı. Her an deprem olacakmış gibi hazırlıklı olmamız ve gereken önlemleri almamız artık kaçınılmaz. Yakın tarihimizde meydana gelen depremlerde oluşan can kayıplarının binalardaki eksik malzeme ve kötü işçilikten kaynaklandığını gözönüne alacak olursak meydana gelecek depremden en az kayıpla atlatabiliriz.
Hatay’da büyük deprem olmaz inanışına kapılanlar, yanılıyorlar. Birinci derece deprem bölgesinde yaşayan bizler bir an önce oturduğumuz veya çalıştığımız binaların depreme dayanıklılığını ölçtürmemiz ve gerekli tedbirleri bir an önce, hiç vakit geçirmeden almalıyız.. Yukarıdaki tarihler istatistikler rastlantı olamaz.. Geri sayım tüm hızıyla devam ediyor.

Antakya’da bilinen ilk deprem M.Ö. 148 yılında meydana gelmiştir.
M.Ö. 130 yılında Antakya’da yeniden bir deprem yaşanmıştır
M.S. 9 Nisan 37 günü Antakya’da bir deprem olmuş, şehirde hasara yol açmıştır. Depremde Tiberius Caesar’ın yaptırdığı çatı ile örtülü kolonların büyük bir kısmı zarar görmüş, Dafne (Harbiye) de önemli ölçüde hasar görmüştür.
M.S. 115 yılının sonlarına doğru kışı geçirmek ve sefer hazırlıklarını tamamlamak için Antakya’ya gelen Roma İmparatoru Trajan şehirde çalışmalarını sürdürürken 13 Aralık 115 günü şafak vakti şiddetli bir deprem meydana geldi.Deprem dalgaları günlerce, gecelerce devam etti ve gerek Antakya’da, gerekse Dafne’de büyük ölçüde tahribat yaptı. Pek çok insan öldü.
İmparator I. Leo zamanında , 13 Eylül 458 Cumartesi gecesi Antakya’da şiddetli bir deprem oldu. Bu deprem şehir tarihindeki en önemli depremlerden biriydi. Tüm binalar yıkıldı. Depremden sonra şehirde bir yangın çıktı.
526 yılında Antakya’da meydana gelen deprem bu felaketlerin en önemlilerinden biri ve en şiddetlisidir. 526 depremi 29 Mayıs günü akşamı meydana gelmiştir. “Meryem Ana Yortusu” arefesi olduğundan festival için Antakya’ya çevre şehirlerden çok sayıda ziyaretçi gelmiş, şehir bir hayli kalabalıklaşmıştı. Depremin sarsıntıları başladığında akşam yemeği vakti olması nedeniyle insanların büyük bir kısmı evlerde ya da kapalı mekanlardaydı Hem yabancıların çokluğu, hem de akşam saati oluşu, olabileceğinden daha büyük miktarda can kaybının doğmasına yol açtı.
Malalas’a dayanan kaynaklar can kaybını 250.000 olarak, Bizanslı Tarihçi Prokopius’a dayanan kaynaklar ise sayıyı 300.000 olarak gösterirler. Felaket bu kadarla da bitmedi. Depremden kurtarabildikleri eşyalarını yüklenip şehri terkeden bazı felaketzedeler kırsal bölge insanları tarafından soyuldu, mallarını vermek istemeyenler öldürüldü. Bundan başka, haydutlar şehre girip harabeler içinde kalmış sandıkları arayıp buldular, gümüş tabakları, etrafa saçılmış haldeki altın ve gümüş paraları yağmaladılar. Bunlar aynı zamanda cesetleri de soydular. Bu soygunu hedefi özellikle mücevherat takınmış kadınların cesetleri oldu. Depremde, yıkıntılar altında 21 gün sonra hamile kadınlar kurtarıldı. Bunlardan bazıları yıkıntılar altında doğum yapmışlardı ve hem analar, hem çocukları hayattaydı.


29 Kasım 528’de, Antakya’nın hasar yönünden yaşadığı 6. büyük afet olan deprem meydana geldi. Deprem günün erken saatlerinde oldu ve sarsıntılar bir saat sürdü. Sarsıntı anında gökten, şimşek sesini andıran doğa üstü sesler geliyordu. Deprem sırasında şehirdeki tüm binalar, surlar ve bu arada 526 depreminde ayakta kalmış olan yapılar yanında, depremden sonra yeniden yapılmış yapılar da yıkıldı.
528 depreminde Antakya’da 4.870 kişi öldü, Seleucia Pieria ve Lazkiye de zarar gördü.
551, 557 ve 560 yıllarında Antakya’da meydana depremlerde surlarda yıkıntılar meydana gelmiş, hasarlar onarılamadığından koruma zayıflamış, şehir savunmasız kalmıştı.
577 yılında Antakya’da ve Dafne’de şiddetli bir deprem oldu ve Dafne’nin tümü harap oldu. Antakya’da meydana gelen hasar ciddi boyutlarda değildi. Binalar sarsılmış, duvarlarda çatlaklar meydana gelmiş, ama yıkılmamışlardı.
588 yılının sonbahar mevsiminde, Ekim ayının sonuncu günü Antakya’da bir deprem daha oldu. Akşam saat 21.00’de meydana gelen depremde bütün şehir sarsıldı, binaların temelleri sanki yerin altında bir patlama olmuş gibi dışarı fırladığı için pek çok bina harap oldu. Bu depremde 3 mahalle, nehir tarafındaki surların burçlarının tümü yıkıldı, ama duvarları ayakta kaldı. Yapılan tahminlere göre Antakya ve çevresinde 60.000 kişi ölmüştü. Şehirde o anda hemen her evde, mutfaklarda ve fırınlarla diğer yerlerde yanar halde çok sayıda ateş olmasına rağmen depremde hiçbir yangın çıkmadı.
750 yılında Şam, Antakya, Cezire ve Musul’u içine alan geniş bir bölgede deprem oldu, Antakya’da 20.000 kişi öldü. Halife Vasık Billah zamanında (Miladi 841-847) Mağrip diyarının birçok yerlerinde depremler oldu. Şam’da ve Humus’ta fazlaca insan öldü. Antakya ve Musul taraflarında 25.000 kişi yaşamı kaybetti.
Miladi 859 senesinde meydana gelen deprem bütün bölgeyi etkiledi. Antakya’da 90 burç, 1500 ev yıkıldı. İnsanların büyük çoğunluğu ölürken geri kalanlar korkudan çöle kaçtılar.
Yeraltından korkunç ve tüyler ürpertici sesler işitiliyordu. Antakya civarlarında bulunan Keldağ da yıkıldı, parçalandı ve kayaları denize yuvarlandı. Bu sarsıntılar bütün Suriye şehirlerinde hissedilirken birçok yerleri (Lazkıye, Cebele...) tahrip etti. Cebele’nin bütün ahalisi mahvoldu.
Aynı günlerde deniz suları kabardı, denizden simsiyah ve son derece kötü kokusu olan bir duman çıktı. Diğer taraftan, civarda bulunan bir nehir tamamen kayboldu, nereye gittiği, nasıl battığı anlaşılamadı.
868 yılının Şevval ayında Antakya’da ve Tunus’da depremler oldu. Bütün evler yıkıldı. Kale burçları harap oldu.
1053-1054 yılında Antakya’da şiddetli bir deprem oldu, korkunç bir gürültü koptu, bütün şehir sarsıldı. Başka bir günde de St. Bedros Kilisesinin üzerine gökten ateş düştü ve kilise temelden damına kadar bir fener gibi yandı.Taşlar odun gibi yandılar ve alev göklere yükseldi. Minberin bulunduğu yerde toprak yarıldı ve Mukaddes Sed toprağın derinliklerine gömüldü. 20.000 altın kıymetinde olup Büyük Konstantin tarafından St. Bedros Kilisesine konulmuş olan ve mukaddes minberin geceleri aydınlık içinde kalması için yukarıda asılı bulunan ışıklı taş da enkaz içine gömüldü, bir daha bulunamadı. Romalılara ait diğer kırk kilise de St. Bedros kilisesiyle beraber yandı. Antakya halkı ağlayarak dua etmeye başladı. Başta gösterişli dini esvaplar giyinmiş Patrik olmak üzere her sınıftan ruhaniler, kadın, erkek ve çocuklar, kilise eşyasını ellerinde tutmuş oldukları halde şehrin içinde dolaştılar. Kalabalık , dağdan inen seller üzerinde yapılmış olan köprünün bulunduğu “Horom Meydanı” denilen yere gelince, yer aniden büyük bir gürültü ile çınladı ve öğleyin 6. saatte zelzele oldu. Bu anda toprak yarıldı ve Patrikle birlikte 10.000 kadar insan derinliklere gömüldü. Bu girdabın içinden 15 gün kadar feryatlar duyuldu. Sonra yarık kapandı, onlar orada öldüler
M.1074-1075 yılında Antakya’da bir deprem oldu. Antakya kapısındaki Deyrü’l Mülk’te taştan yapılmış su kurnası içinde, bakır atlar üzerinde ok torbaları ve bakırdan yapılmış 7 Türk’ü temsil eden bir Türk tılsımı çıktı.
1090 yılı Eylül ayında Antakya ve çevresinde deprem oldu. Yeryüzü şiddetle sarsıldı. Antakya’da büyük tahribat oldu, birçok ev yıkıldı, enkaz altında kalan pek çok insan öldü. Bir çok kuleler (90 burç -İbnü’l Esir-) temelden kopup yere düştüler. Surun büyük bir kısmı yıkıldı.
1157 yılında (Ağustos / Eylül) Suriye’de şiddetli depremler oldu ve bir çok şehirler (Hama, Şeyzer, Emesa, Halep, Kefertab, Apamea, Hısn el-Ekrad, Arkad, Lazkıye) harap oldu. Antakya’nın büyük kısmı ve Trablus şehri harap oldu. Çoğu yerde şehir ve kalelerin surları yıkıldı.
1169 yılının 29 Haziran Pazar günü ( ya da 30 Haziran 1170), 9 şiddetinde bir deprem oldu, 80.000 kişi öldü. Yeryüzü deniz üzerindeki bir gemi gibi sallandı. Nesillerden beri böyle bir olay görülmemişti. Sabah saatlerinde yer altından şiddetli gök gürültüsüne benzer bir ses yükseldi. Deprem sırasında Halep, Baalbek, Hama, Emesa, Şeyzar, BAGRAS şehirlerinin surları, kaleleri ve büyük binaları ahalinin üzerine yıkıldı. Sarsıntılar 25 gün devam etti.
1303 yılında meydana gelen ve Kuzey Afrika, Mısır ve Doğu Akdeniz’in kıyı ve dağlık çok geniş bir bölgeyi etkileyen deprem Antakya’da da hasara yol açtı.
Mayıs 1406’da Antakya’da meydana gelen bir depremde, evler, içinde yaşayanların üzerine yıkıldı, sayısız insan öldü.
İskenderun’da 30 Ekim 1759’da başlayan sarsıntılar 24 Aralık 1759’a kadar devam etti. Evler çok alçak olduğu için 25 Kasım ile 5 ve 12 Aralık sarsıntıları yıkıma yol açmadı..
1787’de İskenderun’da on gün arayla iki deprem oldu.
13 Ağustos 1822’de meydana gelen depremin şiddeti 7 - 8 civarında tahmin edilmektedir. Bu depremde Gaziantep, Antakya, Islahiye ve Halep arasındaki bölgede (özellikle Antakya, Belen ve İskenderun’da) çok ağır hasar ve yıkım meydana geldi. Ölü sayısı 30.000 – 60.000 arasında tahmin ediliyordu. Özellikle Amik Vadisinde ve İskenderun sahil kesiminde büyük ölçüde sıvılaşmalar meydana geldi. Artçı sarsıntılar 2,5 yıl sürdü.
Bu depremin ilk sarsıntı ve belirtileri 5 Ağustos’ta başlamış, 12 Ağustos’a kadar sürmüştü. 13 Ağustos akşamı 8.10’da meydana gelen şiddetli sarsıntı, Lazkiye- Halep arasında da hissedilmişti. Bu sanki bir uyarıydı. Asıl büyük sarsıntı 30 dakika sonra meydana geldi. Üç dalga halinde 40 saniye sürdü. Bu depremde Antep yıkıldı. Kalan binalar oturulmaz haldeydi. Kale harap oldu. Şehir kenarında taş ocakları nedeniyle meydana gelen mağaralar çöktü. Çevre köyler harap oldu, çok sayıda insan ve hayvan öldü. Cisrişşuğur tahrip oldu, çok sayıda can kaybı meydana geldi.


3 Nisan 1872 Saat: 7.40. Süveydiye (Samandağ) civarında 7 şiddetinde bir deprem oldu ve ağır hasar meydana geldi. Nüfusu 17.600 olan Antakya’da 3003 evden 1960 tanesi yıkıldı. 894 tanesi ağır hasar gördü. 149 ev sağlam kaldı. Ağır hasar gören veya yıkılan yapılar arasında Rum (Ortodoks) katedrali, Amerikan Protestan Kilisesi, kale duvarları (Doğu ve kuzey kapıları), Roma dönemine ait olan ve 4 kemeri bulunan köprü ve konsolosluk binaları da sayılmıştı. Şehrin yüksek kesimlerinde hasar azdı. Süveydiye’de 2150 ev yıkıldı, 300 kişi öldü. Süveydiye sahil kesiminde sıvılaşma ve tsunami meydana geldi.
20. yüzyılın ilk 40 yılında, bilindiği kadarıyla 1921, 1930, 1934, 1936, 1937, 1938, 1939 ve 1940 yıllarında hasarsız depremler meydana gelmiştir.
1944 yılının Temmuz ayında meydana gelen deprem şehirde hasara yol açmadı. Ama depremin şiddetinden dehşete kapılan halk evlerini terkedip, Cebrail Tepesi’ne taşındı. Sarsıntılar 40 gün devam etti. Bundan sonra 1951, 1952, 1959, 1962, 1965, 1974 ve 1981 yıllarında meydana gelen depremler şehirde heyecan ve telaş yarattı. Son deprem 1997 yılında oldu.
22 Ocak 1997 Çarşamba günü saat 19.57’de aletsel büyüklüğü 5.5 ( ya da 5.8) olan bir deprem meydana geldi. Deprem Antakya, İskenderun, Adana, Mersin, Maraş, Kayseri, Adıyaman, Gaziantep, Alanya, Niğde, Urfa ve Diyarbakır’da da hissedildi. 5.5 şiddetindeki ilk ve 5.0 şiddetindeki ikinci sarsıntıdan sonra artçı şokların ardı kesilmedi, ilk gün 1 - 2, 5, 10 dakikalık aralarla, ertesi günden itibaren yarım saatlik, bir saatlik aralarla sarsıntılar devam etti. 

Hazırlayan: Adem ÖYEL

Araştırma : Nevzat KURT
 

Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
 
son gelişmeler
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet