Skip Navigation Links

On Sene Daha Yaşarsa..

90 Yaşındaki Delikanlı Sami Kültür.

Gündem   A+a-

 Köy Enstitülerinin 74.yılı İskenderun’da bir form ile kutlandı. Ayna Kültür Derneğinde gerçekleştirilen etkinliğe ADD, TGB, Ayna Kültür derneği, İSÇEİD, TÜED, Eğitim-İş, ÇYDD, İşçi Partisi, İSTİŞDER katıldı.

Dermek bahçesinde gerçekleştirilen etkinlik Atatürk ve devrim şehitleri için saygı duruşu, istiklal marşa ile başladı.

Etkinlikte ağırlıklı olarak gençlik ve öğrenci gençlik katıldı. Forma damgasını vuran ise 90.yaşının üzerindeki Akçadağ ve Dicle Eğitim Enstitüsü mezunu ve öğretmeni Sami Kültür’ün konuşmaları ve ilk gün öğrettikleri Köy Enstitüleri marşı insanları, Köy Enstitülerinin kapanması yıllarına götürdü. Kültür aynen çocukluk yıllarındaki gibi okudu. “Milletle kazandık, milletin kasasına, Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine, bu topraklar için ziraat cephesine, Biz Ulasal vargılın temeliyiz, köküyüz, toprakların öz sahibi, efendisi, köylüyüz” diyerek bitirdi.

Elindeki bastonu ile kürsüye çıkan Sami Kültür, ziraat mühendislerinin bile aşı yapamadıklarını belirterek nasıl aşı yapıldığını şöyle anlattı. “Aşı yaparlarken zift sürüyorlardı. Zift ağacı 25-30 santim ağıcı kurutur. Ziraat Fakültesini bitirmiş ama iklime göre aşı yapmasını bilmiyor. Ben ise çamurla ip yaptım, gözlerin ikisi dışarıda kaldı bunlara torba diktim. Gölgeliğini de yaptım. ‘ Günde bir bardak su vereceksiniz’ dedim. O zaman gözler fışkırdı. Emin olun üzümünü de yedim. Bütün okullarda müzik kursları açtım. Çocuğu veliye şikayet eden öğretmen olmaz, biz ona öğretmen demeyiz. Köy Enstitülerini Amerikalılar gezdiler ve ‘On Sene Daha Yaşarsa, Türkiye uzaydan dünyaya bakar’ diyerek kapattılar.

Sami Kültür diğer bir konu olan eğiticilerin şikayet hakkının olmadığına dikkat çekerek “Ben ananın, babanın ve öğretmen dışladığı, 326 öğrenci yetiştirdim. Bunlardan parada almadım. Şu sırtımda giydiğim elbise Ethem Erdal’ın hediyesidir. Evinde ders yapıyorum, hanımı bana ‘paşa seninle 8 aydır görüşmüyormuş, müsait iseniz, yaver gelsin sizi götürsün.’Yaver beni aldı paşaya götürdü ve kahveleri içtikten sonra masadan bir deste para çıkartarak ‘senin 8 aylık ücretin’ dedi. Ben ise ‘sen savaş halinde bir askersin, savaş halindeki bir askerin parası yenmez. Benim hediyem olsun’ dedim. Gözünden bir damla yaş aktı. Birkaç gün sonra kapımın zili çaldı. Baktım kendisi, hanımı, kızı bana bir elbiselik kumaş, kravat, bir ayakkabı ve şekerle evime geldiler. Benim gar dolabım elbise ile dolu, bütün bunları o yetiştirdiğim ve para almadığım öğrenciler verdi. Bütün bunları Köy Enstitülerinde öğrendim” dedi ve devam etti. İskenderun’a geldiğinde ve öğretmenlik yaptığı okulun damının aktığını ve sanatkar olmadığından kendisinin damı aktardığını şöyle anlattı. “İskenderun’da damı onaracak sanatkar bulamadılar. Çatıya çıktım ve dört çeşit kiremit koymuşlar, tek, tek kiremitleri tel ile bağladım ve akıntı durdu. Diğer okulun çöken yerlerini de tamir ettim. Gazi ilk öğretim okula halen duruyor. Orya bir kütüphane kurduk. Bize kamyonla kitap gönderdiler.” Dedi.

Eğitim İş İskenderun temsilci sekreteri Adnan Çelik iş ise Köy Enstitülerinin insan yetiştirmesini ve bunun en önemlisi ise örgütlü insanın yetiştirmesini örnek gösterdi. “Bakın TÖS, TÖB-DER gibi sendika ve derneklerin kurulmasında Köy Enstitüsü mezunu Fakir Baykurt gibi önderlerin rolü önemlidir. TÖS işte o büyük öğretmen hareketinin kurulması bu güne ışık tutmakta onu halen onur ve gururla anmaktayız. TÖS 1971 darbesi ile kapatılıyor ve TÖB-DER kuruluyor. Bunların hepsine baktığımız da; Köy Enstitülerinin siyasi ideolojik amacına uygun, bir anti emperyalist, iki ulusalcı, üç emekten yana, bunlar tüzüklerinde olan, hedef ve ilkelerdir. Türkiye 1945’den itibaren emperyalizme teslim olmaya başladığı için bu günde aynıdır. Bu gün temel mesele ulusalcı, yani milliyetçi yani kendi ekonomisine ve bağımsızlığına sahip çıkmaktır” diyerek konuşmasına tamamladı.

TGB İskenderun Şube Başkanı Barış Özer ise eğitimin ticarileştiğini ve tarikatların eline geçtiğine dikkat çekerek, esas olarak önümüzdeki 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs gibi bayramlarda Ulasalcıların birlikte hareket ederek, büyük eylemlere hazırlanması gerektiğinin altını çizdi. “Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, fırsat eşitliği imkanı sağlanırdı. Ezberleyen öğrenci değil de okuyan, üreten, düşünen öğrenciler daha başarılı olurdu. Demokrasi kitaplarda değil, yaşamın ta içinde olurdu. Daha nitelikli öğretmenler yetişirdi. Öğrenciler, araştırır, sorgular ve doğruyu öğrenirlerdi. Ben daha çok bizim idialimizdeki nasıl bir eğitim sistemi üzerinde durulması gerekir. Geleciğimizi oluşturan ilk ve lise sınavları, birkaç saate sığdırılarak, geleceğimiz birkaç saatin içine hapsedildi. Atatürk ilkelerinin milli eğitim derslerinden çıkarıldığını ve vazgeçildiğini gördük. Köy Enstitülerini kapatan Demokrat parti ile bu günkü AKP aynı zihniyet ve aynı merkezlerden emir aldılar. Okullar baş örtüsü ile girmeyi getirerek, laikliği yıkmayı esasında okullardan başlattı. Bu gerici hükümet döneminde şunu da gördük; Din derslerine felsefe eğitimi almış öğretmenleri, felsefe derslerine ise din eğitimi almış öğretmenlerin girdiğini gördük. Yani, sorgulamayı amaç edinmiş bir bilimin dogmatik düşüncelerle, tıkamayı amaçladılar. Üniversitelerinin özerkliğini kaldırıp, kendi çetelerinin kontrolüne aldılar. Bilim düşmanlığını sürdürüp, bilimsel mücadeleyi devam ettiren öğrenciler tutsak edildiler. AKP Köklü üniversitelere müdahalesi için konsey adı altında yönetimler getirmeye çalıştılar. Para babaları, bakanlar kurulu, bu konsey’de ağırlıklı olacaklardır. Üniversiteler bilimsel yuvalar değil, bir ticarethane gibi olacaktır.” Dedi.

 
 
 
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
 
son gelişmeler
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet