Skip Navigation Links

HZ. Hüseyin’in Ecri (Sabrın Önemi)

Önümüzdeki günlerde “Kerbela Vakasının yıldönümünü idrak edeceğiz.

Fevzi MAMİOĞLU

Gazete Köşesi   A+a-

Açıkçası, ben burada, tarihin kaydettiği en kara sayfası olan bu katliamın detaylarına, sebeb ve sonuçlarına değinmeyeceğim. Onu tarihçilere bırakıyorum. Amacım, sabrın insan hayatındaki önemine dikkat çekmektir. Çünkü insanlar çoğu zaman sabırsızca davranıyorlar. Konuştuklarının ve davranışlarının nelere mal olabileceğini hesaplamıyorlar! Sonuçta hüsrana uğrayan yine biz, sabırsızlar oluyoruz.

Olay, Muaviye’nin oğlu Yezid’in, Ehl-i Beyt’e mensup Hz. Hüseyin’le (a.s.) aile efradının ve yarenlerinin Küfe yakınlarında Kerbala denen mevkide önlerini kesmesiyle başlar. Hz. Hüseyinin 77 yarenine karşı 30.000 kişilik bir orduyla Suya erişmelerini engeller. Açlığa ve susuzluğa dayanmak güç olduğu için iki üç gün sonunda Hz. Hüseyin, kadın ve çocukların susuzluklarına dayanamaz. Bir yarma harekâtına girişir. Amaç, suya ulaşmaktır. Çünkü İslam’ın temelinde barış vardır. Ama karşıdakiler de ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, mazlumun kaybedeceği bir şey yoktur. Yezit zaten yezitliğini göstermiştir!. Sonuçta, Hz. Hüseyin ve bütün erkeklerin hepsi kılıçtan geçirilir. Kalan kadın ve çocuklar da, yayan, aç ve susuz bir şekilde Şam’a götürülmek üzere cebri yürüyüşe zorlanırlar... Şimdi asıl konuya geleceğim.

Şama giriş yolunda yorgun argın, bir damla su ve bir lokma yemeğe muhtaçtır bu esirler. Ayakta duracak halleri yoktur. Yol üstünde bir kadın, evet bir kadın, kazan kazan yemek pişirmekte. Gelene gidene, Allah rızası için dağıtmaktadır. Esirleri getiren askerlere yemek vermek ister. Kabul edilir bu isteği. Ama kadının gözleri, arkada durmakta zorluk çeken aç ve susuz bırakılmış, işkenceye maruz kalmış esir kadın ve çocuklardadır. Bir istekte bulunur kumandandan. Der ki; -Sizlere vereceğim yemekten esirlerinize de dağıtacağım. İnsanlıktan nasibini alamamış kumandan -Memnuğ (Olmaz, yasak) der. Kadın cesurdur.  -Onlara yoksa size de yemek yok der..Rüşvetin gözü kör olsun. (Bu arada da Fuzuli’ye de selam duralım. Kanuni’ye yazdığı arizada “Selam verdim rüşvet değildür diye almadılar” diyen ünlü divan şairi...) Kumandan’ın cevabı şu olur .-Yezid’in emri var. Ölmeyecek kadar su ve yemek verilecektir. (Lütfetmiş!!!!)

Kadın, esirlere de yemek götürür. Çocuklar açlığın şiddetiyle hemen yemeğe ellerini uzatırlar.  Hz. Hüseyin’in kız kardeşi Seyyide Zeynep der ki,- Biz Ehlibeyt mensubuyuz. Sadaka kabul etmeyiz. Lütfen yemeği geri götür. Bunun üzerine çocuklar ellerindeki yemeği bırakılar. Kadın bu sadaka değil yiyebilirsiniz der. Size hikayemi anlatayım o zaman siz sadaka olup olmadığına karar verin.  Ve devam eder. —Ben Şam’ın en zenginlerinden birinin tek çocuğuyum. Küçüklüğümde bir hastalık geçirdim. Gitmedik doktor kalmadı. Felç olmuş gibiydim. Ölecektim. Bir gün adamın biri babama  -Medine’de bir peygamber zuhur etmiş. İstediği her şey Allah katında kabul görüyor kızını götür; belki şifasını bulur Diyor. “Susuz kalan bin kuyudan su içer” Derler. Babam beni Medine’ye, peygamber efendimizin (s) huzuruna götürür. Derdini anlatır dertli babam. O her şeyi bilen, insanlık abidesi, eşrefül enbiya olan Hz. Muhammed (s.) –Torunum ciğer parem Hüseyin’i getirin der yanındakilere. Hz. Hüseyin (a.s) küçüktür o yıllarda. Beş - altı yaşındadır. Dedesi - Haydi Hüseyin, şu çocuğu bir iyileştir der. Hz. Hüseyin, kızın ağzına üfler. Kadının deyişiyle -Üflemesiyle, içime can girdi sanki. Tutmayan el ve ayaklarım hareketlenmeye başladı. Canlandım. Ayağa kalktım. Allah’ın lütfu ve keremiyle iyileştim. Babam, peygamberin huzurunda “Kelime-i şahadet” getirip Müslüman olur. –Ey Allah’ın resulü canım ve malımla hizmetindeyim. Senin ve küçük Hüseyin’in ecrini ödemek isterim der. Allah’ın izniyle her şeyi bilebilen, geleceği görebilen o, yüce Peygamber der ki; - Senden hiçbir şey istemiyorum. Hüseyin’in ecrini ödemek istiyorsan gün gelecek Hüseyin’in ailesi kardeşleri, çocukları ve yakınları Ehlibeyt’im Şam yolundan aç ve susuz olarak geçecekler. O gün onların açlığını ve susuzluğunu giderirsen bana ve Hüseyin’ime ecrini ödemiş sayılırsın.  Tek isteğim bu. Kadın anlatmaya devam eder… “Babam, Şam’a döner ve her gün burada kazanlar dolusu yemek pişirtip gelene gidene dağıtır. Babam öldükten sonra ben devam ettim. -Bir gün Hz. Peygamberin torunları, Hüseyin’in ailesiyle karşılaşacağım günü bekliyorum” der. Seyyide Zeynep -Müjdeler olsun sana, beklediğin gün geldi. Dedem peygamber efendimizin dediği Hüseyin’in kardeşi  ben Zeynep’im. Bunlar da Hüseyin’in ailesi, çocukları ve Ehlibeyt mensuplarıdır. Şimdi getirdiğin yemekleri yiyebiliriz der! Kadın sevinç içinde yemek dağıtmaya başlar... Kıssadan hisse; Es sabır miftah-ıl farac.(Sabır aydınlığın kurtuluşun, istenilen sonuca varmanın anahtarıdır.)

Olay bu. Ben, dinlerken de yazarken de ağladım. Allah yıcğalna mınessabirin.

NOT: MESLEĞİM GEREĞİ VE TABİ BİR İNSAN OLARAK, “KERBELA VAKASI”NI ZATEN BİLİYORDUM. AMA BİR TAZİYE VESİLESİYLE, KUR’AN OKUYACAK OLAN SN. ŞEYH HÜSEYİN ŞANLI’NIN KONUYLA İLGİLİ VAAZ ZİYAFETİNDE ZİKRETTİĞİ İNSANLIĞA İBRET OLACAK BU OLAYI SİZE AKTARMADAN DURAMADIM.

 

Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet