Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre halen Türkiye Cumhurbaşkanı olduğu bildirilen Abdullah Gül Beyefendinin gözden kaçan “muhteşem” bir açıklamasını okumuştum “tarihi fırsat” açıklamaları esnasında…
Psikolojik harekatın seçkin bir örneği olan açıklamasında sayın Gül, “Kürt, demokratik” veya her ne herzeyse, açılımı önemli olan konuyu tartışmaya açtırmaktır. Mealinde konuşmuş, Türkiye’nin “makus talih”inin simgelerinden biri olan Turgut Özal’ın “alışırlar, alışırlar” kulvarında koştuğunu, ABD merkezli operasyonların yılmaz bir savunucusu olduğunu ortaya koymuştu, şaşırmış mıydım, asla!
Onlar aslında kendilerine verilen görevi ifa ediyorlar, bir tarihte Refah Partisi adına Meclis kürsüsünden anti AB-D’ci zat-ı muhterem, bu kez ‘pro AB-D’ söylemlerin mümtaz savunucusu oluyor, gözümüze baka baka “tarihi fırsatlardan, yavaş yavaş alıştırmadan” filan bahsedebiliyordu.
Bu tezgah eski bir tezgahtı ve aslında “bilimsel” hale getirilmesi Britanya İmparatorluğu döneminde gerçekleştirilmişti. Aykırı gelen bir konu ortaya atılıyor, tartışması sağlanıyor, önceleri kesinlikle kabul edilemeyeceği savlanan kavram, kurum, vb.. tartışma platformuna çekiliyor, konu üstünde “laflama” alışkanlığı yaratılarak en temel değerler tartışma konusu haline getirliyor, yani tabiri caizse “yol oluyor”du.
“Mutasavvır” Cumhurbaşkanının veciz (!) ifadeleri bana Kraliçe Victoria döneminde yaşanan gerçek bir öyküyü anımsattı, sizlere de aktarayım:
İngiltere’nin güçlü kraliçesi Victoria döneminde bir grup lord kendi aralarında kadın konusunu tartışıyorlar. Kadınları nasıl elde edersiniz yollu geyik muhabbetleri sırasında lordun biri, “Niye kafanızı yoruyorsunuz, her kadının bir fiyatı vardır, ödersiniz, kadın sizin olur, olur biter!” diye konuşuyor. Orada bulunan muzip bir lord lafa karışıyor, “Ne yani” diyor, “yani şimdi siz uygun fiyatı verirseniz her kadını elde edersiniz diyorsunuz, öyle mi?” Savı ortaya atan lord da, “Evet!” deyince muzip lord can alıcı soruyu soruyor, “Yani sen uygun bedeli ödersem Kraliçe Victoria’yı da hallederim mi demek istiyorsun?” diyor, diğer lord, “Tabii neden olmasın?” biçiminde yanıtlıyor, Allah bilir, biraz da zorunluluktan galiba.
Laf soğutulmadan Kraliçe Victoria’ya iletiliyor, Kraliçe köpürüyor, “Çabuk bu lord bozuntusunu bana getirin!” diye emrediyor.
Lord huzura getiriliyor, kızgın kraliçe hışımla soruyor: “Sen beni uygun bir fiyata yatağa atabileceğini söylemişsin, öyle mi?”
Kont çaresiz, kaçışı yok, kelle gidecek ama, “Evet” diyor çarnaçar.
Kraliçe daha da hiddetleniyor, “Yani şimdi sen beni kaç paraya elde edebileceğini sanıyorsun?” diye sorunca lord taşı gediğine koyuyor:
“Kraliçem, farkında mısınız bilmiyorum, ama pazarlığa başladınız bile!”
İşte can alıcı konu bu! Siz konuyu gündeme alıp üzerinde sözde fikir cimnastiğine başladığınız an dokunulamaz sandığınız “kutsal değerler”iniz tartışmaya, giderek imkana gidebilecek bir sürecin başlangıcına mahal verirsiniz ki zaten de istenen odur!
“Görevli” olduklarına hiç kuşku duymadığımız AKP iktidarı ve onun “atanmış” Cumhurbaşkanı, kendilerine tevdi edilen BOP projesi çerçevesindeki açılımı (!) büyük bir sadakat ile yerine getirmeye çalışmaktadırlar, bu açıkça görülüyor.
“Sahip” Obama’nın TBMM’de buyurduğu gibi Ermeni açılımı, Kürt açılımı, Ruhban Okulu açılımı peşpeşe sıralanmış; çikolata renge büründürülmüş, sempatiklik sosuna bulandırılmış, insancılıkla marine edilmiş bir sahne yıldızı, ABD’nin yıpranan, daha doğrusu yerlerde sürünen imajının tazelenmesi için kelimenin tam anlamıyla piyasaya sürülmüştür ve bu bizim dincilerin de çok iyi bilip kullandıkları “takiyye”nin seçkin bir örneğidir.
Konuştukları dil dışında hiç ama hiçbir ‘şey’leri milli olmayan bu ekipten de bu beklenirdi zaten.
Meraklısına not: Lordun kafası uçmadı, hatta Kraliçe’yi epeyce güldürdü.
 

Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!