Skip Navigation Links

Daha da Büyüyecekler...

İnsanın hedeflemiş olduğu noktaya ulaşarak orada bu mutluluğu yaşamasıyla ortaya çıkan bir durum olan başarmak emek, gayret ve sabırlı özveri ister.

Ekonomi   A+a-

 
  YOLBULAN-BAŞTUĞ YENİ YATIRIMLARA YELKEN AÇTI
 
  BİRLEŞME YENİ BİR BAŞLANGIÇ OLDU…
 
  DAHA DA BÜYÜYECEKLER...
 
  İnsanın hedeflemiş olduğu noktaya ulaşarak orada bu mutluluğu yaşamasıyla ortaya çıkan bir durum olan başarmak emek, gayret ve sabırlı özveri ister. Başaran insanlara baktığımızda o seviyeye gelmek için işlerinde her zaman kolektif çalışmaya önem veren bir yapıya sahipler. Çeşitli yöntemleri ve yapılması gerekenleri titizlikle, kararlılıkla uygularlar. Hiçbir zaman kara düzen bir çalışma, plansız yaklaşımlar içerisinde bulunmazlar. Birlikteliğin gücüne inanarak ortak akıla ve düşüncelere çok önem vererek hedefi tutturmada başarıyı getirecek yöntemleri kullanmaktan hiçbir zaman imtina etmezler. Ekip ruhuyla, ‘akıl akıldan üstündür’ anlayışı çerçevesinde insanları dinleyerek, onların görüşlerini alarak ortak paydada birleşirler ve başarı basamaklarını daha kolay çıkarlar.
 
  Yolbulan ile Baştuğ ailesi de başarı ve büyüme yolunda bilgilerini, tecrübelerini birleştirerek çok önemli bir sinerji yakaladılar. Gerçekleştirilen güç birliği sayesinde yerel ve uluslararası pazarlardaki büyüme stratejileri, daha büyük, daha önemli adımlarla hayata geçirilebilmesi fırsatını da doğurdu. Bu gün ise iki ailenin ortaklığıyla kurulan Yolbulan-Baştuğ Metalurji Sanayi A.Ş. yapılan yatırımlarla kısa sürede Türkiye ve dünyada lider demir çelik şirketlerinden biri haline geldi. Yolbulan-Baştuğ Metalurji Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ali İhsan Yolbulan ve Yönetim Üyesi Mustafa Baştuğ, yurt içinde ve yurt dışında büyümeye yönelik stratejik plan çerçevesinde; yatırımlarına devam edeceklerini, sektörün gelişiminde aktif bir rol oynamayı sürdüreceklerini söylediler.
 
  Yolbulan ve Baştuğ, “ Gerçekleşen ortaklık aslında yeni bir başlangıç oldu. Başlayan yolculukta, ilk günden itibaren değişime inandık. Var olduğumuz her alanda değişimi ve çağı yakalamak için ortak akılda birleşerek hareket ediyoruz. Aileler eski alışkanlıklarını dahi değiştirirken iş kültürlerimiz ilerlediğimiz yolumuzda bize hep öncülük ve rehberlik etti. Tabi yakaladığımız başarılarımızın sağladığı gurur, gelecek için omuzlarımıza önemli sorumluluklar da yüklüyor. Çalışanlarımız ile birlikte en iyi ürünü, hizmeti sunarak pazarlardaki etkinliğimizi daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Her alanda değişimi ve çağı yakalamayı hedefleyerek tek çatı altında birleşen Yolbulan-Baştuğ Metalurji sevgi, saygı, yardımlaşma ve hoşgörü gibi etik değerlerine de sahiplenerek kurumsallaşma yolunda önemli adımlar da atıyor. Çünkü bunlar hayata geçirilmezse marka olunmuyor ve marka yaşatılmıyor. Attığımız her adımda hedeflerimiz hep büyük oldu. Gelecekte de bu böyle olacaktır. Bu çatı altındaki herkes bir gün öncesine göre daha iyisini yapmak için adeta çırpınıyor” diyerek, röportajımız süresinde önemli mesajlar verdiler.
 
  Şirketin temelini atan iki ailenin temsilcileri Ali İhsan Yolbulan ve Mustafa Baştuğ ile bu güne kadar yapılan çalışmaları, elde edilen başarıları ve geleceği yönelik planlarını konuştuk.
 
  YOLBULAN-BUŞTUĞ’UN KURULUŞ HİKÂYESİNİ ANLATIR MISINIZ?
 
  Bölgenin demir çelik firmaları olarak hammadde yani kütük temini konusunda dışa bağımlıydık. Özellikle İsdemir’in Devlette olduğu dönemlerde hammaddemizi yeteri kadar alamadığımız için sorunumuzu ithalat yoluyla çözmeye çalışıyorduk. Yani ‘taşıma suyu’ ile değirmenimizi işletiyorduk. Özelleştirme sonrası da İsdemir’in yassı üretimine geçeceğini açıklaması üzerine kütük ihtiyacımızın giderilmesinde zorlanacağımız gerçeği ortaya çıkıyordu. Yani ekmek yemek daha da zorlaşacaktı. Bunu hem Yolbulan, hem de Baştuğ grubu görüyordu. Arayış içerisinde olan her iki tarafın yolları kesişti ve 2008 yılında Yolbulan-Baştuğ Metalurji Sanayi A.Ş. kuruldu.
 
  YATIRIM PLANLAMASI NASIL GERÇEKLEŞTİ?
 
  2008 yılında gerçekleşen ortaklıkla süreç başladı ve hızla ilerledi. Yolbulan Grubu tarafından daha önceden alınmış olan Osmaniye OSB’deki arazi üzerine çelikhane yatırımına başladık. 2010 yılının Haziran ayında da ilk üretim yapıldı. Her iki grubun demir çelik sektörü içerisindeki tecrübesi sayesinde elde edilen bilgi ve tecrübeler çerçevesinde en yüksek kalitede üretim yapabilecek teknoloji seçildi. 2 milyon ton kapasiteli üretim tesislerimizde kullandığımız elektrik ark ocağı teknolojisi dünyada ilk kez şirketimizde uygulanan Almanların geliştirdiği teleskopik tip ark ocağıdır. Bu tip ocakta hurda şarjı ve ergitmenin klasik tip ark ocağı uygulamalarından farklı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Birden fazla hurda şarjı yapılarak üretim yapılabilen klasik elektrikli ark ocağı uygulamalarından farklı olarak, bir kez hurda şarjı yapılarak döküm alınıyor. Combi Caster olarak ifade edilen kontinü döküm makinelerimiz çok yönlüdür. Bu makine ekipmanı ile 130 ila 200 mm arası 6 metreden 14 metreye kadar değişik boylarda kare kütük, değişik ebatlarda 400 mm kareye kadar blum ve beam blank ürünlerini üretebilmekteyiz. Ön şekillendirilmesi sıvı çelik katılaşırken gerçekleştirilen yarı mamul cinsi Beam blank genişliği yüksek ağır profil üretimi için gerekli özel üretimdir.
Şunu da vurgulamadan geçemeyeceğiz; özellikle daha büyük kesitte ve yüksek kalitede kütük isteyenler bizim kütüğümüzü tercih ediyorlar. Türkiye’de hemen hemen hiçbir fabrikada olmayan bir sistemi uygulayarak her kütüğe ayrı ayrı markalama işlemini de yapıyoruz. Ondan dolayı da bizim kütüğümüzü pazarlama anlamında bir sıkıntımız bulunmuyor.
 
  Ayrıca tesislerimizde ana ekipmanların haricindeki yardımcı ekipmanlarda da gelişmiş en son teknolojik uygulamalar tercih edilmiştir. Yine toz toplama ünitelerimiz, oksijen fabrikamız, su işletmelerimiz, hammadde ve mamul stok hollerimiz, döküm ve şarj vinçlerimiz de son derece modern tesislerdir.
 
   ÜRETİME BAŞLADIKTAN SONRAKİ GELİŞMELER NELER?
 
  Bilindiği üzere ürün çeşitliliği açısından geniş bir yelpazeye sahip Yolbulan çatısı altındaki Şirket Grupları NPU, NPI, lama, kare, düz, yuvarlak, kare, altı köşe ürünleri, Baştuğ Çelik ise 8–32 mm arası ebatlarda inşaat demiri üretmektedirler. Yolbulan Baştuğ Metalurji ile de dış pazarlarda daha etkin konuma gelmek ve ürünlerimizi yeni pazarlara sunmak istediğimizden planladığımız yatırımlarımızı aşama aşama uygulamanın ilk adımlarını attık.
 
  400 milyon dolar tutarındaki 75 bin metrekare kapalı alana sahip çelikhanemizin üretime başlamasının ardından 2010 yılının ikinci altı aylık döneminde 650 bin ton üretim gerçekleştirilerek hedefler yakalanırken, 2011 ve 2012 yıllarında da yaklaşık 1,5 milyon sıvı çelik üretimini gerçekleştirmeyi başardık. Bu fabrikanın normalde sıvı çelik üretim kapasitesi 1milyon 800 bin ile 2 milyon ton civarında.
 
  Asıl kapasiteye kavuşulması biraz da kullanacağınız hurdanın kalitesine de bağlı. Eğer tamamen iyi hurda kullanılırsa çok rahat 1.8- 2 milyon tonluk kapasiteleri yakalayabiliriz.
 
  Ürettiğimiz kaliteli kütüklerimizi de kendi haddehanelerimiz de kullanarak inşaat demiri, profil ve çok değişik kalitede ürün ürettiğimiz gibi, yurt dışına da satışını yapmaktayız.
 
  Şuanda sadece çelik üreten şirketler açısından büyüklük sıralamasına baktığımız zaman da Ark Ocaklı tesisler içerisinde Türkiye’nin ilk 5 büyük üreticisi içerisinde yer alan firmayız. Yani çok kısa bir süre içerisinde yapımı tamamlanarak üretime başlamış yeni bir tesis olmamıza rağmen, Türkiye’nin en büyük çelik üreticisi şirketlerinden biriyiz. İlk başlandığı zaman 400 kişi istihdam sağlayan şirketimizin şu anda 610 civarında çalışanı bulunmaktadır. Yeni yatırımlar gerçekleştikçe istihdam sayımızda paralel olarak artacaktır.
 
  YENİ YATIRIMLARINIZLA İLGİLİ BİLGİ VERİR MİSİNİZ?
 
  İlk etapta 400 dönüm arsa üzerine kurulan Yolbulan Baştuğ Metalurji, yeni alanların kazanılmasıyla büyüklüğünü 700 dönüme çıkartmıştır. Yapılan planlamalar ile sıvı çelik üretim kapasitemizi 4 milyon tona çıkarmayı hedefliyoruz. Ayrıca ürettiğimiz ürünleri nihai mamule dönüştüren haddehane yatırımları da yapacağız. Bu yatırımlarla birlikte sektörde daha güçlü bir konuma geleceğiz.
 
   YATIRIM PLANLAMASINI YAPARKEN STRATEJİNİZ NE OLDU?
 
  Kütük üretene kadar yarattığımız katma değerden elde edilen gelirle onun bir adım ilerisi olan nihai ürün üretildiği zaman ki; katma değer tabi ki farklı oluyor. Ancak mevcut haddehanelerimizin Osmaniye’ye 30 km uzaklıktaki Dörtyol bölgesinde bulunmasından dolayı yüksek maliyet rakamlarının önümüze çıkması yeni haddehane yatırımlarına yönelmemizi zorunlu hale getirdi. Zaten grubumuz ilk yatırımlarına başlarken sadece çelikhaneyle de kalmayı düşünmüyordu. Üretilen sıvı çeliğin son teknoloji ile kurulacak olan haddehanelerde daha düşük maliyetlerle üretim yapılması gerektiği gerçeğiyle de hareket edilerek programlar yapıldı. 3 ay önce de fiilen adımlarımızı attık.
 
   HADDEHANELER VE DİĞER YATIRIMLAR NASIL PLANLANDI?
 
  Bir yandan sıvı çelik kapasitemizi arttırırken diğer yandan nihai mamul üretimine yönelik haddehane yatırımımızı gerçekleştireceğiz. Yatırımlarımızın bir bölümünü iki yıl içerisinde tamamlayacağız.
 
  Çelikhanemizde üretilen kütüklerin daha yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülmesi için entegre bir şekilde çalışacak haddehanemiz, geniş bir yelpazede ve farklı ürün imalatı yapabilecek şekilde projelendirilmektedir. Kurulması planlanan bu kapsamdaki tesisin özelliklerini ve en uygun kapasite değerini belirlemek için de uzun zamandan beri araştırma ve görüşmeler yapıyoruz. Yatırımlarımızın ilk aşamasının hayata geçirilmesi konusunda CVS firmasıyla sözleşme imzaladık. Anahtar teslimi yüksek teknolojiyle kurulacak +5.500 mm kotunda, 8 mm’den 63 mm’ye kadar inşaat demiri üretebilen yıllık 850 bin ton kapasiteli, istenildiğinde aynı anda profil de üretebilecek yapıda olacak haddehanemizin 12–13 ay gibi bir sürede bitirilerek sıcak testlere başlanılması planlanıyor.
 
  ÖNÜMÜZDEKİ 5 YILIN HEDEFİ NEDİR?
 
  Bütün proje çalışmalarımızı esnek yapıya sahip, hareket alanı geniş yatırımların gerçekleştirilmesine yönelik yapıyoruz. Büyüme felsefemiz bu şekilde olduğu için ARGE çalışmalarımız da aynı doğrultuda oluyor.
 
  Sıvı çelik üretiminde hedeflediğimiz kapasiteye ulaştığımızda ve yeni haddehanelerimiz devreye girdiğinde demir çelik sektöründe iç ve dış piyasaların ihtiyaç duyduğu kalite ve standartta ürün yelpazesini üreterek piyasaya sunabilen tesis konumuna geleceğiz. Sadece bir iki ürüne bağlı üretim yapmak istemiyoruz. Çünkü sektör krize girdiği zaman, farklı marketlerden farklı talepler geldiğinde ürün çeşitliliğinizle piyasalardaki konumunuzu güçlenerek devam ettirebilmeliyiz. Haddehane yatırımı ile beraber 5 değişik ürün üretmek istiyoruz. Bu bir süreç alacak. Değişik alaşımlı çelikler üretmeyi planlıyoruz. Orada da bizim özellikle üzerinde durduğumuz termo mekanik haddeleme denilen daha çok geleceğe yönelik bit teknolojik yatırım yapıyoruz. Yani önümüzdeki 20–25 yılın geçerli olan bir teknolojisini kullanacağız. Hafif ölçü dediğimiz köşebentler, kareler, U, İ gibi profil çeşitleri de üretebileceğiz. Bizim haddehanemiz biraz esnek bir haddehane olacak. Projelerimizi, yerleşimimizi buna göre yapıyoruz. Kapasitelerimiz 1 milyon 500 bin ton civarında olacak. Bu rakamlara ulaştığımızda da ürettiğimiz kütüğün yüzde 90’ını burada kullanır hale geleceğiz. Uzun vadede kütük satıcısı olmaktan çıkacağız. Zaten daha az katma değer yarattığı için kütük satmakla da bir yere gidemiyorsunuz. Tabi bunların hepsini birden yapmak mümkün değil. Bunları kademe kademe yaparak devreye almamız gerekiyor. Biz bu haddehane yatırımımızın daha ilk aşamasındayız. Bir bütün olarak planlanan yatırımların tamamının ise olağan üstü gelişmeler olmazsa 3–5 yıl içerisinde bitirilmesi düşünülüyor. Ondan sonra da durmak yok diğer yatırımlar söz konusu olacak. Gelişmeler neyi getirirse hareket tarzımızı buna göre belirleyeceğiz.
 
  Diğer bir aşama da 4 milyon ton çelik üretim kapasitesine geldiğimiz zaman, bizim için nakliye önemli hale geliyor. Grubumuzun ithalat ve ihracatını kolayca yapabilmesi için limanla ilgili yatırım düşüncelerimiz de bulunuyor. Botaş yakınlarında Yolbulan Grubu’nun daha önceden almış olduğu yerlerimiz var. Ancak orası ile ilgili daha bir müracaat falan yapmadık. Müracaat yapmak kolay ama o aşamaya gelmeliyiz. Şu an İskenderun Bölgesi’nde bulunan limanlardan hizmet alabildiğimiz için bunun çok fazla sıkıntısını çekmiyoruz. Ama gelecekte yine de yapmamız gerekecek.
 
  YASSI ÜRÜNE YÖNELİK YATIRIM DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
 
  Bilgi sahibi olduğumuz konularda kendimizi geliştirmek önceliğimizdir. Bizim yelpazemiz her türlü gelişmelere açık. Gelecekle ilgili kendimizi bir sınırlama yapmıyoruz. Ölçeğimize uygun, daha düşük tonajlarda, daha farklı katma değerler yaratabilecek, 500–600 bin tonluk yönetilebilir bir kapasite de ürün çeşitliliğimizi arttırmak anlamındaki yatırımları düşünüyoruz. Bunlarla ilgili görüşmelerimiz, taslak çalışmalarımız da var, ancak şuan uzun mamulle ilgili yatırımlar devam ederken bununla ilgili somut bir adım henüz atmıyoruz. Çünkü 5 yıl böyle bir sektörde kısa bir süre değil.
 
  ARAZİ SORUNUNUZ VAR MI?
 
  Şu anki mevcut yerimizde biz bu yatırımlarımızı ve çelikhanemizi daha rahat yerleştirebiliyoruz. Bundan sonraki yapacağımız yeni yatırımlar için ilave yerlere ihtiyacımız olacak. Mevcutta olanlar yetersiz gelecek. Çünkü uzun vadeli düşünmek zorundayız. Bazen zorda kalıp tıkış tıkış tesisleri yapıyorsunuz ama bu tesisleri geleceğe yönelik geliştiremiyorsunuz. Geliştiremediğiniz zaman, belli bir süre sonra rekabet gücünüzü kaybediyorsunuz. Çünkü ağır sanayi olan demir çelik hızla yıprandığı için teknolojik anlamda sürekli kendini yenileyen sektör. Yani bir taraftan ağır yüklerle çalışıyorsunuz, bir taraftan sıcaklık ve sıvı çelik var. Bu tesisleri yıpratıyor. Bunlarında belli zamanlarda bakımlarının yapılması, gelişmelere göre yeni ünitelerin eklenmesi gerekiyor. Mesela geçmişe baktığınız zaman bundan 30 sene önce çelik üretmek ile bugün çelik üretmek aynı şey değil. O zaman toz toplama yoktu, bu kadar kapalı hurda hollerine ihtiyaç yoktu. Pota ocağı hiç yoktu. O zaman trafo güçleri düşüktü. 3 saatte bir döküm alınırdı. 2–3 saatte aldığınız dökümü bugün 35–40 dakikada birkaç katı fazlasıyla alabiliyorsunuz. Arada çok fark var. Gelecekte de yaşanan teknolojik gelişmeleri düşündüğünüzde de her geçen gün fark artmaktadır.
 
  Bu çerçevede hareket ettiğimizde de mevcut yatırım alanımıza yeni alanlar ekleyerek büyütmemiz gerektiği gerçeği ortaya çıkıyor. Görüşmeleri yapılıyor. Daha farklı taleplerimiz de var. Çünkü belki şuan ki kapasitemize yeter ama biz burada 4 milyon çelik dediğimiz zaman bu arazi bizim için yetmeyecektir. Bu arazinin 1200–1500 dönüme çıkartılması gerekecek. İstihdamımız da yeni yatırımlarımızın tamamlamasıyla 1200 kişiyi geçecek.
 
  Ayrıca Dünyadaki gelişmelere paralel olarak da Dörtyol bölgesindeki yatırımlarımızın üretim planlamasını yeniden yapılandıracağız.
 
  Uzun vadedeki amacımız; yeni modern üniteleriyle güçlü hale gelen tesislerinde 4 milyon ton sıvı çelik üreten, limanıyla, haddehanesiyle kendi kendine yeten, ürettiğini nihai mamule çeviren, global demir çelik marketlerinde rekabet edebilen dinamik bir yapıya ve konuma gelmektir.
 
 GLOBAL OLARAK DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ZAMAN VİZYONUNUZU NEYE GÖRE  OLUŞTURUYORSUNUZ?
 
  Burada bazı etkenleri bir arada düşünmeliyiz. Şuana baktığımız zaman tamam dünya 2008’den beri bir kriz, bir darboğaz içerisinde, tüketim miktarlarına baktığınız zaman 2008 öncesindeki canlılık yoktur.
Biraz daha yavaş bir tüketim var. Ama şunu da gözden kaçırmamalıyız, bitmeyen bir kriz yoktur. Her kriz nihayetinde bir tarihte bitiyor, kendini tekrar gelişmelere bırakıyor. Biz bu yatırımları yaparken dünyayı öyle tozpembe de görmüyoruz. Önümüzdeki dönemde de sektörde hem iyi dönemlerin hem de zorlu ve istenilen performansı veremeyen kötü dönemlerin olacağını düşünerek değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Eskiden herkes ne yaparsa yapsın yaptığından, ürettiğinden para kazanırdı. Ama bugün böyle bir garanti yok. Bazen para kazanacaksın bazen kaybedeceksin. Bu işlere biraz orta ve uzun vadeli bakmalıyız. Çünkü bu tür tesisler böyle 3–5 sene veya 10 sene için kurulan tesisler değil. Bu tesisler ömrü uzun tesisler. Geleceğe yönelik oluşturacağınız vizyonunuza öyle bakmak lazım. Yani bir taraftan ölçek ekonomisine dikkat etmeliyiz, diğer taraftan da marketteki değişik ürün taleplerine cevap verebilir hale gelmeliyiz. Tabi üçüncü önemli konu da bütün bu sistemleri doğru bir temelde modern bir yönetim anlayışı ile profesyonelce yönetebilmektir. Siz bu üçünü bir araya getirebilirseniz her zaman rekabet edebilirsiniz. Eğer bir şirketi doğru bir temelde yönetiyorsanız, şirketin üretim ve teknik alt yapısı da gerçekten doğru bir temelde yapılandırılmışsa marketteki değişkenliklere, değişimlere ayak sağlayacak bir esnek sisteminiz varsa bunlarla baş edebilirsiniz. Bunlara ayak uyduramayan zaten oyunun dışında kalıyor.
 
  Artık üretelim ve iyi paralar kazanalım, hiç zarar etmeyelim, herkes gelsin kapımızda kuyruk olsun denilemiyor, bu devirler kapandı. Bunları yapmazsan işler bir süre daha gider, sonra tamamen oyun dışında kalabilirsin. Firma olarak teknoloji, ürün kalitesi, müşteri ilişkileri, insan kaynağı konularında kendini sürekli geliştirmelisin. Bu dönüşümleri birçok firma değişik sektörlerde ve demir çelik sektöründe yapmaktadır ve bundan sonra da yapacaktır. Buradaki maharet; bunları önceden görebilenler, gerekli tedbirleri alarak o yatırımları yapıp kendini markete hazırlayanlar istediği katma değeri marketten alırlar. Yani marketin zorlaması, markette rekabetin artması her sektörde olduğu gibi demir çelik sektöründe de böyledir. Yatırımlara daha çok önem vermek, daha bilinçli teknolojik seçimler yapmak ve o zorlu döneme kendini hazırlama sorumluluğunu almasını bilmeliyiz. Firma olarak korkar da kenarda oturayım dersen, tamamen oturursun, bir daha oyuna giremezsin.
 
MARKA OLABİLDİNİZ Mİ? SİZİ FARKLI KILAN ÖZELLİKLERİNİZ NELER OLUYOR?
 
  Yolbulan Baştuğ Metalürji dünyada bilinen firma isimlerinden biri haline gelmiş durumda. Türkiye’de demir çelik sektöründe ark ocaklı tesisler içerisinde ilk beş içinde yer alan büyük üreticiyiz. Bu günkü koşullarda bir buçuk milyon ton çelik üretmek kolay bir iş değil. Bu kadar çelik üretiyorsunuz, bununla ilgili ihtiyaç duyduğunuz ham maddeyi temin ediyorsunuz, ürünlerinizi satıyorsunuz, pazarlıyorsunuz, haliyle bu zaten piyasada da adınızı duyuruyor, tanınıyorsunuz, biliniyorsunuz.
 
  Faaliyetleriniz ile birlikte oluşturduğunuz cirolarla ve üretim rakamlarıyla beraber sektörde belli bir büyüklüğe geliyorsunuz. ISO 500 sıralamasında geçen sene 39. iken, bu sene 35. sıraya yükseldik. Henüz kurulalı daha 3 sene olmuş bir şirketin ilk 50 içerisinde yer alması şirketimizin kısa sürede geldiği seviyeyi ve yarattığı değerin büyüklüğünü ifade eden önemli göstergedir. Şirket politikası olarak ürün kalitesine, müşteri ilişkilerine ve insan kaynağımıza çok önem veriyoruz. Marketteki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Müşterilerimize verdiğimiz sözden dönmek yok bizde. Fiyatlar azalır, artar, değişir ama biz sözümüzü yerine getiririz.
 
  Siz ürün kalitesine, müşteri taleplerine önem veriyorsanız, müşterinin dediğini zamanında tedarik ediyorsanız, gönderdiğiniz ürünün arkasında duruyor ve her türlü garantisini veriyorsanız, bütün bunları da kısa sürede yapıyorsanız müşterilerinizin sizi tercih etmemesi mümkün değil. Şirket politikamız bu şekildedir.
 
  ŞİRKET OLARAK GÜÇLÜ VEYA ZAYIF TARAFLARINIZ NELERDİR?
 
  Yeni ve genç bir şirketiz. Teknolojimiz çok modern, ürün kalitemiz ulusal ve uluslararası standartlara uygun, müşterilerimiz tarafından beğenilen seviyededir. Bütün bunlar bizim güçlü yönlerimiz. Zayıf yönlerimize bakarsak, yeni bir şirketiz olmamız dolayısıyla bugün için sadece kütük üretiyor olmamız, ilave katma değer yaratacak ürün çeşitleri üretecek yeni haddehane yatırımlarımızın henüz bitmemiş olması, şirket kültürümüzün oluşma sürecinin devam ediyor olması ve kurumsallaşma çalışmalarımızın biraz daha zamana ihtiyaç duyması, insan kaynağımızın belli bir tecrübe ve belli bir birikime gelmesi bir zaman gerektirecek. Güçlü yönlerimizden istifade ederek zayıf yönlerimizi geliştirme çalışmalarımız programlı bir şekilde devam etmektedir.
 
  BAŞARIYI YAKALAMA ANLAMINDA NASIL BİR STRATEJİ İZLİYORSUNUZ?
 
  Başarı tabi kişi ve kurum için çok çok önemli bir şey. İster üretici, ister tedarikçi, ister satıcı olun ne yaparsanız yapın olumlu bir sonuca ulaşmanız gerekiyor. Bu durum öncelikle müşterilerinizi ve şirketin ortaklarını ve çalışan personelinizin mutlu olmasını sağlar. Yani başarıyı elde ederseniz sizinle beraber iş yapan mühendisiniz, formeniniz, işçiniz, idari ve teknik kadronuz, başka bir değişle şirket çatınız altındaki herkes, müşteriler ve şirket ile iş yapan herkes ve kamuoyu mutlu olacaktır.
 
  Kendilerine güvenleri gelecektir. Başarı arttıkça sistemlerinizi geliştirir, yükselişinizi hızlandırırsınız. Bunları elde edebilmek için tabi yönetim olarak önce sizin inanmanız ve bu çerçevede hedefler ortaya koymanız gerekmektedir.. Çalıştırdığınız insanları da buna ikna edebilmelisiniz. Onlarla beraber hareket ederseniz başarıyı elde edebilirsiniz yoksa kimse tek başına başarı elde edemez. Etse de kalıcı olmaz. Kişisel olarak kendi yaptıklarınızdan ziyade beraber çalıştığınız ekibin birlikte yaparak bir sonuca gelebilmesi önemlidir. Bunda risk unsurları da var ama bu riski göze almazsanız olmaz. Bu riski sonuca götürmek için ekibin yolunu çizmeniz, önce onları işin gerekliliğine inandırmanız ve bu konuda mücadele ederken de onları desteklemeniz çok önemli. Bu yolda ilerlerken bazen hatalar, eksiklikler oluyor, bazen umduğunuzun tersi sonuçlarda ortaya çıkabiliyor. Bunları görünce de moralinizi bozmadan, yaşadığınız problemlerden bir nevi sonuçlar çıkartarak yeniden tedbir almanız da gerekebilir. Yani her konu bir süreç gerektiriyor. Bu süreç içerisinde inançlı bir şekilde mücadele etmeyi, sabırlı ve toleranslı olmayı sağlayabilirseniz ve bazı beklenilmeyen engelleri ortadan kaldırabilirseniz başarı kendiliğinden geliyor.
 
BU ÇERÇEVEDE DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE ŞİRKETİNİZDE GELDİĞİNİZ NOKTA NEDİR?
 
  Üç senelik yeni bir şirketiz. İş hayatına ilk kez şirketimizde başlayan tamamen yeni personelimiz de var, farklı şirket kültürlerinde çalışmış ve oralarda belirli tecrübeler edinerek o şirketlerin kültürü ile aramıza katılanlar da var. Yeni işe başlayanlar ile farklı şirket kültürlerinden gelenleri ortak bir Yolbulan-Baştuğ’un kültüründe yoğurmak için bir süreç gerektiriyor. Biz o süreç içerisindeyiz. Bu dönüşüm hemen 3–5 senede elde edilemiyor ama ortak bir eylem birliği, ortak hedeflere inancı sağlayabiliyoruz. Geldiğimiz kısa süre içersinde birçok politikaları gönüllü bir şekilde yapabilir hale geldik.
 
  Personelimizin eğitimine önem verdik, onlara teknik konularda, ekip çalışması, liderlik-yöneticilik vb. birçok değişik konuda eğitimler aldırtıyoruz. Kültürel ve sosyal faaliyetler düzenliyoruz. Sosyal kaynaşmayı sağlamak için yaş günü kutlaması, kavurma partisi, iftar yemeği, toplu kültürel geziler v.b olabiliyor. Ayrıca çevremize maddi, manevi çeşitli katkılarda da bulunuyoruz. Bütün bunlar tabi ki yeterli değil. Amacımız bunu daha da geliştirebilmek ve belli noktalara getirebilmektir.
 
  Şirket kültürü oluşturmak çok zor bir şey. Şirket kültürünü ancak yönetim olarak karar vererek oluşturabilirsiniz. Kişilerin oluşturacağı kültür geçici ve belli bir sürede yok olur. İşe eleman alımından, kişinin terfi ettirilmesine, içerideki iş yapma alışkanlıklarından, onların eğitimine, şahsi kişisel gelişim ve kariyer planlamalarına kadar insan kaynakları politikalarınızı belirleyip net bir hale getirmelisiniz. Satın alma, müşteriye ürün verme, pazarlık etme gibi birçok politikalarınızı çok iyi belirlemelisiniz. Bunların sürekli güncellenmesi, değişmesi gerekiyor. Önemli olan kendini geliştirebilen, kendine yetebilen, kendi kendini yenileyebilen bir noktaya gelebilmektir. Çünkü 100 yıllık şirketler dahi kültürünü geliştirmeyi sürdürmek durumundadır.
 
  Bir de tartışan bir şirket olmaktan korkmamak lazım. Biz doğruyu bulabilmek adına tartışmasını bilen bir şirketiz. Hem yönetim kurulu, hem de daha alt seviyedeki toplantılarımızda karşılıklı olarak fikir ve düşünce ifade etmekte kimsenin bir şeyden çekinmesini istemiyoruz. Herkesin açık bir şekilde doğru bildiğini, inandığını dile getirmesini ama karşıdakini de dinlemesini istiyoruz. Zaten böyle doğru bir tartışma ortamı sağlayabilirseniz, doğru bir sonuca da yaklaşabilmeniz mümkün olabilir. Yasaklarla, emirlerle şirket kültürünüz oluşmaz. Karşılıklı tartışarak, birbirimizi dinleyerek ancak yukarılara gidebiliriz.
 
  Bu fabrikada şu an 600 kişi çalışıyor, yarın bütün yatırımlarımız bittiği zaman belki 1500–1600 insan çalışacak. Her bir insanı tek tek kontrol etmenin imkânı yoktur. Eğer herkesin ortak bir kültüre inanarak, işi kendi işiymiş gibi benimseyerek hareket etmesini sağlarsak bir başarı elde edebiliriz. Bu da karşıdaki insanın konuşmaktan, düşüncesini dile getirmekten çekinmemesini sağlamakla olabilir.
Çalışanlarımızın işi, yönetim tarzı, gördüğü yanlış ile ilgili düşüncesini ifade etmesinden korkmamasını sağlıyoruz. Çünkü neyi söylüyorsa bu şirketin iyiliği için söylüyordur. İş, teknoloji, yönetim tarzı konularında doğru bir şekilde ifade etmeyi öğretebilirsek şirketinize müthiş bir dinamizm kazanabilirsiniz ve geliştirirsiniz. Her çalışanımızın bu şirketi kendi işi gibi benimsemesini istiyoruz. Şuana kadar uygulamalarımızla bunda da başarılı olduk.
 
  Şirketin devamlılığı şirketin doğru konumlanması ile ilintilidir. Eğer şirket doğru konumlanmış, doğru teknoloji seçmiş, doğru markette yerini almış ve doğru bir şekilde yönetiliyorsa sürdürülebilir olursunuz. Bu nokta da işi bilen insanı seçebilme becerisi de çok önemli. Kişiler, ekipler, alt ve üst departmanlar herkes bulunduğu yerden daha ilerilere gitmesi gerektiği anlayışıyla hareket eder ve buna göre bir yöntem geliştirir, çaba gösterirse sürdürülebilirliği sağlarsınız. Bu her kademe için böyle. En tepedeki yönetim kurulundan en alttaki insanımıza kadar bütün herkeste bu mantığı yeşertmemiz ve bu diyalog sürecini geliştirebilmemiz çok önemli. Bizim büyüklüğümüzdeki bir şirket tamamen emir ve komutalarla idare edilemez. Tabi yeri gelir emir ve komuta da vermek gerekir ama esas olan sistemi, yöntemleri, metotları oturtmaktır. Her kademedeki insan kaynağını bu çerçevede hareket ettirebilmek önemlidir. Buna göre bir sistem oluşturabilirseniz, şirket kişilere bağlı olmaktan çıkar. Dinamik bir yapıya kavuşur, bu da şirketin sürdürülebilirliğidir. Kendi kendini eleştirebilen, eksiğini görebilen ve bunlara göre de kendini geliştirebilen şirketler zaten dinamiktir. Sürdürebilirlen dinamizm budur. Dinamizm, maliyet savaşından, kalite savaşından, insan kaynağı savaşından birçok mücadeleden başarılı bir şekilde çıkarak kendini yenileyebilmektir. Kendini yenileyemeyen şirketlerde atıl bir duruma düşer ve yaşamını noktalar.
 
YENİ JENERASYONU NASIL BULUYORSUNUZ, ÖNERİLERİNİZ NELER?
 
  Yeni nesili taşıdığı çok yönlü özellikleri dolayısı ile seviyorum ve takdir ediyorum. Ülkemizin ve şirketlerimizin geleceği yeni jenerasyonlar sayesinde geliştirilecektir. Geleceğimiz açısından önemlidirler.
 
  Yeni jenerasyonun meslek seçimi ve yetkinleşmesi demir çelik sektörü açısından çok önemli. Öncelikle şunu belirtelim ki; kötü meslek, iyi meslek diye bir şey yok. Hangi mesleği seçersen seç, vasat bir insan mı, yoksa kendini yetiştirmiş dinamik, ileri seviyede bir insan mı olacaklar buna karar vermelidirler. Örneğin demir çelik sektöründe çalışma koşulları ağırdır. Eğer bu sektörde iyi yerlere gelmek istiyorsalar bunları bilmeleri, kendilerini ona göre hazırlamalıdırlar. Tabi bir de işi sevmeleri lazım. Sevmeden girerlerse başarılı olamazlar. Eğer bunları bilip işe başlarsalar, kendilerini geliştirebilirler.
 
  Yeni jenerasyonun Demir Çelik sektörüne ilgi duymalarını ve sektörümüzde yer almalarını tavsiye ederim. Demir çelik sektörü Türkiye ve Dünyada büyük imkânları olan çok geniş bir sektör Bu imkânlardan da yararlanırlar. Severek yaparlarsa mutlu olabilirler. Çünkü bizim sektörün farkı;yaptığın geliştirme çalışmalarını ve bunların sonucu olarak ürettiğin sonuçları kısa zaman içinde somut bir şekilde görebiliyorsun. Üretmek büyük bir mutluluktur.
 
  Düşünebiliyor musunuz, kullanım süresini tamamlamış binlerce ton hurda geliyor, ham madde geliyor, siz buradan insanların tekrar istifade edebileceği değişik ürünler üretiyorsunuz. Bunu kısa zamanda görebiliyorsunuz. Bunun hazını hiç bir şeye değişmezsiniz. Şimdi yeni nesil gençliğe bakıyoruz, çok fazla zorluğa katlanmak istemiyorlar, ağır sanayiye ilgi göstermiyorlar, daha çok üretim harici faliyetlere ilgi duyuyorlar.İş hayatına başlayınca da hemen masa başında otursunlar, kısa süre içerisinde şef, müdür olsunlar istiyorlar. Böyle olursalar çalışma yaşamlarında başarılı olamazlar. Bu sektörde önce öz güvende bulunarak kendilerini işin içerisine atmaları, koşturmaları, terlemeleri gerekir.
 
  Yani yeni nesil sabırlı davranmıyor. Mesleki yeterlilik kişiyi ayakta tutar. Mesleki yeterliliğiniz olduğu müddetçe siz kaybettiğiniz her şeyi kısa zaman sonra tekrar elde edebilirsiniz. Ama bu mesleki yeterliliği kendinize kazandırmamışsanız kısa zamanda kazandığınız her şeyi kaybedersiniz.
Mesleki yeterlilik almak için meraklı olmak, ilgili olmak, araştırmak, incelemek, kültürel, sosyal olarak, mesleki olarak okumak gerekiyor. Kişisel gelişimleri için çaba göstermeliler. Hevesli olsunlar. Gelişmeleri takip edemeyen bir insanın meslekte yükselebilmesi, kendini geliştirmesi, yeterliliğe ulaşması mümkün değil. Önerim, mesleği sevecekler, meşakkati bilecekler ve bu meşakkate, zorluklara katlanacaklar. Şahsi fedakârlıklarda bulunacaklar.
 
SEKTÖRÜN GELECEĞİ SİZCE NASIL OLACAK?
 
  Rekabet daha da keskin hale gelecektir. Çünkü demir çelik üretimi dünyanın da Türkiye’nin de temel üretim noktalarından bir tanesidir. Demir çelik üretimi olmadan ne dünyada ne de Türkiye’de sanayi olamaz. Sektörle ilgili yapılan bütün bilimsel araştırmalar şunu ortaya koyuyor ki, demir çeliğin yerine birebir idame edebilecek bir malzeme ürün henüz bulunamamıştır. Demir çelik temel tüketim malzemesidir. Ve bu önümüzdeki 100–150 senede böyle devam edecektir. Bu otomotivde, konutta, alt yapıda, üst yapıda her yerde temel malzeme olarak kullanılmaya devam edilecektir. Dünyanın çok büyük bir kısmının kalkınmadığını ve hiç kimsenin istemediği savaşların getirdiği yıkıntıları düşünecek olursak demir çelik ürünleri daha yıllarca kullanılmaya devam edecektir. Onun için bu sektör moda gibi gelip geçici değil kalıcı bir sektördür. Dünyanın 150 ülkesine yakın demir çelik ihracatı yapan ülkemiz için de çok önemlidir.
 
SON OLARAK ÖNÜMÜZDEKİ YILARIN NASIL GEÇEBİLECEĞİNİ DEĞERLENDİRİR MİSİNİZ?
 
  2013’ün ilk 6 aylık dönemine baktığımız zaman 2012 ye göre tabii ki biraz daha olumlu geçiyor. Amerika’daki ekonomik toparlanma belli bir noktaya geldi. Avrupa’da da belli bir toparlanma gözlemleniyor. Ancak bizleri endişelendiren özellikle yakın coğrafyamızdaki politik istikrarsızlıktır. Belirsizlikler devam ediyor. Bu nedenle yılın ikinci yarısının nasıl gelişeceğini kestirebilmek çok zor oluyor. Suriye’de, Mısır başta olmak üzere Ortadoğu bölgesindeki olaylarda nasıl gelişmeler yaşanacağını tahmin etmekte çok zor. Ancak genel anlamda şunu söyleyebiliriz, 2014’ün 2013’e göre biraz daha olumlu geçmesi bekleniyor. Türkiye’de özellikle 2014 yılında seçimlerin arka arkaya olmasının getirdiği beklentiler olumlu. Bu anlamda yerel yönetimlerdeki var olan dönüşüm projeleri, genel kamu projeleri ve özel sektörün yatırımları 2014 yılına yönelik olumlu beklentileri arttırıyor.
 
 
   ALİ İHSAN YOLBULAN KİM?
   1941 yılında Kayseri’de doğdum. Ailecek Karabük’e gelmişiz. 1942 yılında orada ticarete başlamışız. Ben 18 yaşında Karabük Ticaret odasına kaydoldum. O günden bu güne kadar ticaretle uğraşıyorum. Bizim işimiz demir çelik. 50 senedir bu işi yapıyoruz. Özelleştirme aşamasında Kardemir’i devraldık. Yolbulan ailesi olarak üst seviyeye getirdik. Demir çelik sektöründeki gelişmelere paralel olarak 1990 yılında IŞIKLAR HADDECİLİK SANAYİ ve TİCARET A.Ş. adı ile Mersin’de bir haddehane yaptık. Aynı yılın sonunda üretim tesisimizi İsdemir’den dolayı sektörün hızla geliştiği, büyüdüğü Payas’a kurduk. Yuvarlak ve Nervürlü İnşaat Demiri üretmekle başlayan şirketimiz, 1997 yılında unvanını YOLBULAN METAL SANAYİ VE TİCARET A.Ş. olarak değiştirdi. 2000 yılında ikinci üretim tesisinin devreye girmesiyle köşebent üretimine ve 2001 yılında ise ilk üretim tesisimizde kare ve lama-silme demiri üretimine başlandı. 2004 yılında ise üçüncü üretim tesisinin de devreye alınmasıyla birlikte ürün çeşidi arttırılmış olup I Profil, U Profil ve son olarak 2007 yılında IPE grubu Profillerin üretiminin de gerçekleştirilmesiyle bugünkü ürün çeşidimize ulaşılmıştır.
Lise mezunuyum. Evli ve 3 çocuğum, 6 tane torunum var.
 
 
  NASIL BİR ANLAYIŞ İLE ÇALIŞIRSINIZ?
 
  İşlerimizle, aileyi tamamen ayırırız. Benim için önce iş gelir. İş olursa aile bir arada olur. Hayatım boyunca yaptığım işte her zaman zirvede, en uç noktada olmayı hedeflemişimdir. Örneğin bu tesisi yaparken çok araştırdık ve teknolojik açıdan dünyada ikinci, Türkiye’de birincidir. Haddehaneyi de yapıyorsak Türkiye’de olmayanı yapmak istiyoruz. Teknolojiyi ön plana getirmeyen geri kalır.
 
  Teknolojinin en uç noktasından istifade etmek mecburiyetindeyiz. Çünkü teknoloji maliyeti düşürür. Türkiye olarak Türkiye’nin ihtiyacı olduğu şeyleri yapmak mecburiyetindeyiz. Biz buradaki tesisleri düşünürken Türkiye’nin ve dünyanın önümüzdeki süreçte doğabilecek ihtiyaçlarını düşünerek hareket ediyoruz. Bundan sonra yapacağımız tesisler için de aynı anlayışı sürdüreceğiz. Madenden çelik üreterek hurda maliyetini azaltmak istiyoruz. Projelerinin hepsi elimizde hazır. Bütün bunları şartlara, zamana göre organize etmek istiyoruz. Hedefimiz Türkiye’nin döviz çıkışını azaltıp döviz girdisini arttırmak, ihracata dayalı çalışmak, içeriye değil de dışarıya satmak ve dünyayla rekabet edebilmektir. Dünya nereye doğru gidiyorsa bizlerde oralarda olmak zorundayız.
Şirketleri şahsi olarak değil, dünya şartlarında geliştirmek mecburiyetindeyiz. Burada şahıs şirketi yok. Ben olmazsam olmaz gibi bir düşünceye kimse kapılmamalı. Bunu alt yapısını tüm şirketlerimizde oluşturuyoruz. Herşeyi profesyonelce yapmak mecburiyetindeyiz. Bizim yönetim kurullarımız, icraat kurullarımız var. Çalışma yöntemlerimiz, yol haritamızı belirler, buna göre de gerekeni yaparız. Herkesin fikrine güvenimiz sonsuzdur. Her şeyi ben biliyorum diye bir şey yok. Onun için herkesin fikrine hürmet ederim. Doğru yolu bulmaya çalışırım. Şirketlerin kurumsallaşması adına yönetim birimlerinin birçok kısmını profesyonellere devrettik ve devredeceğiz de ama inisiyatifi de elimizden bırakmayacağız. İyi yapan işin başında olmalı. Yapamıyorsa gitmesini bilmeli. Bu kim olursa olsun. Önemli olan şirketlerin kurumsallaşabilmesidir. Onun için işi ehline, en iyi yapana vermek gerekir. Personel alırken de en iyi yapanı alacaksın.
 
  KİŞİ OLARAK BAŞARINIZI NEYE BORÇLUSUNUZ?
 
  24 saat çalışmayı severim. Her an işimizle yatıp işimizle kalkıyorum. Dürüstlük anlayışımdan taviz vermem. Yaptığım iş ne olursa olsun zirvesinde olmak benim en büyük mutluluğumdur. Şahsi menfaatlerim işten sonra gelir. Öncelikle ne olursa olsun şirketin menfaatlerini kollamak mecburiyetindeyiz. Şahsi hırslarım hiçbir zaman olmamıştır.
 
  RİSK ALMAYI SEVER MİSİNİZ?
 
  Ticarette risksiz iş olmaz. Risk alırım ama yine de temkinli olmayı severim. Çünkü şartlar çok zorlu. Kaldırabileceğim bir risk alırım. Kumar oynamak istemem. Ticarette kumar olmaz. Çok para kazanabilirsin ama yok da olabilirsin. Ölçülü risk almalıyız.
 
TİCARETE BAŞLADIĞINIZ İLK DÖNEMLERİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDE O DÖNEMLER NE HEDEFLİYORDUNUZ? İSTEDİĞİNİZ NOKTALARA GELEBİLDİNİZ Mİ?
 
  Yüzde 90 gelmiş durumdayım. Bir zamanlar nakliyecilik de yaptım. Türkiye’de ilk üç içerisindeydim. Nakliye sektöründe Türkiye’de devletin yeterlilik belgesini alan ilk kişi benimdir. Hangi işi yaparsan yap, işin kötüsü yoktur. Hedefin olmalı. Sıradan adam olmayacaksın. Daima yaptığın işin en tepesinde olacaksın.
 
  SİZ KENDİNİZİ LİDER Mİ YÖNETİCİ Mİ GÖRÜYORSUNUZ?
 
  Her iki özelliğimde var.
 
  ŞANS VE RASTLANTININ BAŞARINIZDA ETKİSİ OLDUĞUNA İNANIYOR MUSUNUZ?
Tabiî ki, arkadan rüzgar esmesi lazım. Allahın bazı şeyleri kısmet etmesi lazım, kısmet olmadan olmaz hiçbir şey.
 
  SÜRDÜRÜLEBİLİR VE BAŞARILI B İR ŞİRKET YARATMANIN SIRRI SİZCE NEDİR?
  Dürüst olmak, çok çalışmak.
 
  ELİNİZDE SİHİRLİ BİR DEĞNEK OLSA NELER YAPARDINIZ?
 
  İhracat yapabilmek için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmak isterim. Türkiye’nin dövize ihtiyacı var. Malı dışarıya satmamız lazım.
 
  SİZİ EN ÇOK HEYECANLANDIRAN ŞEYLER NELER OLUYOR?
 
  Bir şeyler yapmanın, meyvesini almanın hazzı kadar güzel hiç bir şey yoktur. Bugün evime bir gül diksem bile, gonca olduğu zaman başka bakarım, açtığı zaman başka bakarım. Burası dağ taştı kimse gelmiyordu, şurada şu eserleri yaptık. Bütün bunlar beni heyecanlandırıyor.
 
  BU KADAR YOĞUN ÇALIŞIRKEN İŞ VE AİLE DENGESİNİ NASIL KURUYORSUNUZ?
 
  İş yüzünden aile dengesini ihmal edebiliyoruz. Onda hatalarımız oluyor ama ailemiz anlayışla karşılıyor.
 
  HAYATTA ÖĞRENDİĞİNİZ EN ÖNEMLİ DERS NEDİR?
 
  İki yüzlü olmamak. Dobra dobra ve için dışın bir olacak.
 
  BAŞARISIZLIK OLDUĞUNDA NASIL BİR YOL İZLİYORSUNUZ?
 
  Ondan nasıl kurtuluruz diye çaresini arıyorum. Sabır ediyor ve Allah’a sığınıp işimize sahip çıkıyorum. Çok krizler atlattım. Hepsinden de alnımızın akıyla çıktık.
 
 
  MUSTAFA BAŞTUĞ KİMDİR?
 
  1970 yılında Payas’ta doğdum. Lise mezunuyum. İlk olarak aile şirketimizde işe başladım. Atakaş Şirketiyle olan ortaklığımız döneminde 4 yıl Samsun’da kömür departmanında çalıştım. Oradan bölgeye geldikten sonra da aynı alanda çalışmamı sürdürdüm. Ardından 1991 yılında Atakaş- Şahin grubuyla ortak olduğumuz zaman temelleri atılan ve inşaat demiri üretimi yapan şirketimizin kömür departmanında devam ettim. 2005 yılında grup üçe ayrılınca Baştuğ ailesi olarak haddehaneyi alarak demir çelik sektöründe devam ettik. 2008 yılında da Yolbulan Grubuyla ortaklığımız başladı. Evli ve üç çocuk babasıyım.
 
 
  HEDEFİNİZ NEDİR?
 
  Demir çelik sektöründe 1991–92 de yakaladığımız o kalite ve o çizgiyi Baştuğ ailesi olarak devam ettiriyoruz. Sene 2013, kalitemizden ödün vermedik, piyasadaki ağırlığımız pozitif yönde. Yani güvene, kaliteye dayalı bu politikamızı devam ettirme kararlılığını göstermeyi sürdürüyoruz.
 
 
 
  ELİNİZDE SİHİRLİ BİR DEĞNEK OLSA NELER YAPARDINIZ?
 
  Mutlu bir ailem var. Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz. Öyle bir imkânım olsa dünya, savaşların olmadığı, çocukların ölmediği, insanların sokaklarda kurşunlanmadığı, barış içerisinde yaşamın sürdüğü bir dünya oluştururdum. Dünya malı dünyada kalır. Öbür tarafa giderken kimse cebine bir şey koymuyor. İnsanların mutlu, barış, güven, demokrasi, silahların olmadığı, çevre felaketlerinin yaşanmadığı bir dünya da yaşamasını sağlardım.
 
  RİSK ALMAYI SEVER MİSİNİZ?
 
  Riski çok sevmem. Girecek olursam da yarı yarıya riske girerim.
 
  ÖNGÖRÜLERİNİZ NASILDIR, HAVAYI KOKLAMAYI BİLİR MİSİNİZ?
 
  Tahminlerim kendi çapımda tutar ama havayı koklamanın da ortamları vardır. Kriz ortamında, yani yarın dolar ne olacak desen bana bir şey diyemem. Sezgilerime yaşanan ortama göre güvenirim.
 
  ŞANSA VE RASTLANTIYA İNANIR MISINIZ?
 
  İnanıyorum.
 
  KENDİNİZİ YÖNETİCİMİ YOKSA LİDER Mİ GÖRÜRSÜNÜZ?
 
  İkisinin arasında görürüm. Liderlik yapımında olduğunu tahmin edebiliyorum. Birazcıkta yöneticiyim.
 
 KENDİNİZİ ELEŞTİRECEK OLURSANIZ GÜÇLÜ VE ZAYIF TARAFLARINIZ NELERDİR?
 
  Zayıf tarafım konuşkan değilim. Güçlü yanım ise hep kafamda üretirim. Ürettiğimi, düşündüklerimi hayata geçirmenin peşindeyim. Tek eksik tarafım bunu insanlarla rahat bir şekilde paylaşamamam.
 
BAŞARISIZ OLDUĞUNUZ VEYA HATA YAPTIĞINIZ DÖNEMLERDE NASIL BİR YOL İZLİYORSUNUZ?
 
  Hatamı kabul ederim. Bir daha aynı yanlışı yapmamak için hatamın yüzüme söylenmesini isterim. Buna da kırılmam, çünkü her insan hata yapabilir. Bazen çabuk alevlenirim, kızmalarım çok olur ama kısa süre sonra hepsi geçer. Eğer kızdığım, kırıldığım kişilerle konuşursam kafamdaki bütün pürüzler silinir gider.
 
 
  KEŞKE DEDİĞİNİZ DÖNEMLER OLUYOR MU?
 
  En önemli keşkem okumamaktır. 1987 yılında liseyi bitirdim ve okumak yerine işi tercih ettim. Babam çok istemesine ve ısrar etmesine rağmen yine de okumadım. Lise de başarılı da bir öğrenciydim. Şimdilerde ise açık öğrenimle üniversite okumayı planlıyorum.
 
  VAZGEÇİLMEZLERİNİZ VE ÖNCELİKLERİNİZ NELER?
 
  Dürüstlük, doğruluk ve yalan söylememe.
 
İŞE BAŞLADIĞINIZ DÖNEMLERDE BUGÜNLERE GELEBİLECEĞİNİZİ HİÇ HAYAL EDEBİLİYOR MUYDUNUZ?
 
  Ben her zaman şunu derim, sen çalış takdir ilahinin. Kurulu bir düzenin içine geldim. Çocuklar olarak sıfırdan geldiğimizi söyleyemem. Temelleri babamız ve birlikte çalıştığı ortaklarımız attı. Paralar kazandık ve büyüdük. Biz hazır bir düzene geldik. Bir zorluk yaşamadık. Şimdilerde ise biz üstüne koyuyoruz. Edindiğimiz tecrübelerle, bu gün ne yapılması gerektiğini görebiliyoruz.

  SİZİ EN ÇOK NELER HEYECANLANDIRIR?
 
  İş anlamında yeni bir projeye başlarken, tesislerin temelleri atılırken çok heyecanlanırım. Sosyal sorumluluk projelerinin içerisinde yer almak da ben de heyecan yaratır.
 
  İŞ AİLE DENGESİNİ KURABİLİYOR MUSUNUZ?
Bizimde bazen eşimizi çocuklarımızı ihmal ettiğimiz oluyor ama işimizi ihmal edemiyoruz.
 
 

 
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
ramazan bayrami 
son gelişmeler
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet